EYLUL2018 Gülhan Berkman Yakar
PISA PISA Söyle Bana...
PISA PISA SÖYLE BANA EN BAŞARILI KİM BU DÜNYADA? Daha önce hiç duydunuz mu? PISA diye bir rapor vardır. Bu yılın nisan ayında yine gündeme gelmiş ve medyada bir miktar yer almıştı. O sıralar Türkiye’nin de içinde olduğu pek çok ülkede bir sınav yapılmıştı. PISA (Program for International Student Assessment - Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Sınavı )Bu değerlendirme ve sınavını OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü ) 2000 yılından itibaren üç yılda bir gerçekleştiriyor aslında. Diğer ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de tüm okul türlerinden 15 yaş grubundan öğrenciler bu sınava dâhil oluyor. Söz konusu sınava katılacak olan okul ve öğrencilerin seçim işlemi de OECD tarafından tesadüfi yöntemle Milli Eğitim Bakanlığı aracılığıyla belirleniyor. Aslında geleceğimizi ilgilendiren gençlerin, hangi bilgi ve düşünce düzeyinde olduğunu anlamak bakımından önemli bir sınav diyebiliriz. “Aman canım bizim gençler alışık böyle testlere, zaten bütün eğitim hayatları boyunca sınavlara hazırlanıyorlar. ” Diye düşünebilirsiniz belki ama ne PISA bizim alışık olduğumuzdan çok farklı bir uygulama. Sınavdaki pek çok soru, test olarak yapılmasına rağmen yoruma ve akıl yürütmeye dayalı sonuçlar içeriyor. Örneğin; öğrencilerden paragraf ya da şekillerle verilen bilgileri yorumlamaları bekleniyor. Üstelik soruların tek bir doğru yanıtı da yok. Öğrenciler kimi sorularda yanlış cevabı verseler de tutarlı açıklamalar yazdıklarında yine de puan alabiliyorlar. Özgeçmiş, liste, gazete haberi, yönerge, kılavuz, duyuru, poster, mektup ya da harita gibi farklı biçimlerde hazırlanmış sorular, matematik veya fen problemi olarak öğrencinin karşısına çıkabiliyor. Gerçek hayatta olduğu gibi… PISA’da “okuma yetkinliği ” de ölçülüyor ve bu alana özgü sorular olmasına rağmen, diğer alanlarda da soruları yanıtlayabilmenin temeli okumaya dayanıyor. Sınavda gencin okumayı öğrenmiş olmasından daha çok, öğrenmek için okumaya odaklanmış olması temel ölçüt. Sonuçta öğrencilerden belirli bir bilgiyi bulma, metinle ilgili genel bir anlayış oluşturma, metni yorumlama, kendi dünya görüşü ve deneyimi bağlamında metinlerin içeriği ve biçimi hakkında derinlemesine düşünme ve kendi bakış açısını savunma yeterliklerini göstermeleri bekleniyor. Diyebiliriz ki PISA, bireylerin hayatta karşılaşacakları her tür metne yönelik okuryazarlığını bilgiden çok, bilginin yaşam koşullarına nasıl uyarladığını, nasıl akıl yürütüldüğünü ölçüyor. Türkiye bu sınavlara 2003 yılından beri katılıyor. Tüm bu bilgiler ışığında baktığınızda bizim gençlerimiz bu sınavlarda nasıl bir sonuç elde ediyorlar dersiniz? 2015 yılına ait verilere göre katılımcı 72 ülke arasından 50. sıradayız. Bu gerçekten çok üzücü bir sonuç ama şaşırtıcı mı? Ezbere dayalı bir eğitim sistemi içerisinde büyüyen ve çok erken yaştan itibaren yalnızca “bilgi” seviyesini ölçen sınavlar için hazırlanan gençlerimiz, ancak böyle bir sonuç alabilir diye düşünüyorum. Tabii ki PISA sınavının sonuçları pek çok açıdan anlam içeriyor. Ne demişler ?“ İğneyi kendine çuvaldızı başkasına…”İğneyi kendimize batırırsak; eğitim sistemimiz hakkında çok çarpıcı bilgiler var. En basitinden bu sonuçlara bakarak diyebiliriz ki; ne yazık ki bizim gençlerimiz, okumuyor, aldığı eğitim ile gerçek yaşamın arasında da bağlantı kuramıyor… Bu durumda “Eğitim niye var? Bunca emek ve bu konuya ayrılan bütçeler nereye gidiyor?” Diye düşünmeden yapamıyor insan. Çuvaldızı, sınavı yapan tarafa batırdığımda da şöyle bir durum var; Eğitim yatırımı çok uzun vadeli ve karşılığı en erken 25 yıl sonra alınmaya başlandığı için planlar şimdiden yapılıyor. katılımcı ülkelerdeki öğrenci bilgileri, ev yaşantısı, okul sistemi ve öğrenme ortamları hatta 2018 itibariyle kişilik yapıları gibi konular OECD tarafından bilgi olarak toplanıyor. Toplumların ve ekonominin geleceği tüm bu veriler ışığında yönetilip yönlendiriliyor. Böylece dünya çapında; üreten, geleceğe yön veren yaratıcı liderler, ile yalnızca var olanı tüketen, takipçilerin kimler olacağı netleşiyor. Geleceği planlamak bir yana, günü kurtardığımızı ve bugünden geleceğimizin kaynaklarını tükettiğimizi fark etmemiz için kredi kartlarımızı kullanma şekline bakmak yeterli aslında… İyi bir şey var ki; PISA sonuçları, gelişmek isteyen ülkeler için önemli farkındalıklar da sağlıyor. Örneğin kötü sonuç aldığını düşünen İsveç, (28.sırada) eğitim konusunda reform yapma kararı alıp, PISA’da her alanda birinci olan Singapur’un eğitim sistemini modelliyor. Aslında 1945’te ünlü filozof ve eğitim bilimci Jhon Dewey ülkemize gelmiş ,Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nü inceledikten sonra, İngiltere ve Amerika’daki konuşmalarında “Benim düşlediğim okullar Türkiye’de Köy Enstitüsü olarak kurulmuştur.” Tüm Dünya’nın bu okulları görüp eğitim sistemini, Türklerin kurduğu bu okulları göz önünde bulundurarak yeniden yapılandırması isabet olacaktır.” ifadelerini kullanmıştır (Ata, 2001; Akt. Efendioğlu, Berkant ve Arslantaş; 2010). PISA raporunun sonuçları bize gösteriyor ki; eğitimde bilim ışığında düşünebilen ve gerçek hayatla bağlantı kurabilen bireyler yetiştirmek 1940’larda olduğu gibi, bu gün de aynı şekilde önemini koruyor. Yıllar öncesinde olduğu gibi bu gün de eğitim kökenli ve bizlere umut veren bir bakanımız olduğuna göre diyorum ki; gençlerimiz geleceği en güzel şekilde kucaklasın, zaman birlik beraberliğimizi yeniden oluşturarak, başlangıç ayarlarımıza dönmemizin zamanı” olsun artık. Sevgiyle