HAZIRAN2019 Gülhan Berkman Yakar
Oyuncak Araba
Gecenin bir yarısı askerdeki abimi ziyarete gitmeye karar vermiş, halamın oğlunun otomobili ile İzmir’den Kütahya’ya doğru yola koyulmuştuk. Tehlikeli dönemeçlerde, kamyonlar, otobüsler, kıvrıla kıvrıla yukarıya doğru tırmanırlarken, biz de o dönemin en havalı Murat 124 otomobili ile konvoyun arkasında ilerliyorduk. Ergün abi, babamla neşeli bir sohbet içerisindeydi sonra, birden fren yaparak yolun sağına yanaşıp durdu. Ergün abi, yoldaki tuhaflığı anlamak istiyor ama karanlıkta da pek bir şey belli olmuyordu. Farlarıyla yolu aydınlatacak şekilde otomobili park edip kapısını açtı ve dışarıya çıktı. Biz de o sırada merakla ne olduğunu anlamak için otomobilin camına yapışmıştık. Yola savrulmuş oyuncak arabaları görmek, özellikle de dört yaşındaki beni hayrete düşürmüştü. Oyuncak yüklü bir araçtan düştüğünü tahmin ettiğimiz bu arabalar, karanlık ve dönemeçli olan bu yolda seyahat edenler için, oldukça büyük bir tehlike oluşturuyorlardı. Yolu oyuncaklardan temizleyen Ergün abi, otomobile geri dönerken birkaç tanesini de alıp bana getirmişti. Gözlerime inanamamıştım çünkü o sıralar gerçekten, yürekten istediğim bir şeydi bu. Belki mahalle bakkalımızda satılan, Mercedes görüntülü, telle kontrol edilerek sürülen cinsten değildi ama benim de nihayet bir oyuncak arabam olmuştu işte. O zamanlar böyle bir moda vardı; plastik bir araba ve arabanın tam tepesinden çocuğun eline kadar uzayan telden bir direksiyon. Arkadaşlarım arabaları sürerek birlikte gezmeye karar verdiklerinde ben bahçemizde tek başına kalırdım. Ne kadar çok yürekten istediysem artık; bir gece, ansızın yollarımıza gökten oyuncak arabalar dökülmüştü. Babam da onlara telden direksiyonlar yapınca dünyalar benim olmuştu… Kırk yıl önce, birkaç çeşit oyuncağı hayal gücümüzle birleştirip yaratıcı ve keyifli oyunlara çevirirdik. Daha sonra ilk kez “Almancılarla” ülkemize giriş yapan oyuncaklar, bize farklı dünyaların kapılarını da aralamış oldular… Yatırınca gözü kapanan sırma saçlı bebekler mi istersin?, sehpadan düşmeyen pilli arabalar mı? Yoksa Legolar mı? Tüm bunlar, ülkelerinin sınırlarını aşıp bizlere ulaşmaya başlamışlardı artık. Sözü geçen o pilli araba, bir biblo gibi salondaki büfenin üzerinde, evimizi süslerdi. Annemiz bin bir işi arasında, uygun olursa, arabanın pili takılır, hep birlikte, engeller karşısında takla atarak dönen, kırmızı Volkswagen’i seyrederek, vakit geçirirdik. Bebeğin sırma saçlarını tarayıp bigudilerle sarabilmek için bile izin alırdık annemizden. Öyle değerliydi ki, bir tane oyuncak ile saatlerce, günlerce, hatta yıllarca oynadık. Oyunlar ve oyuncaklar; çocukların vazgeçilmezleridir… Zaman geçti ve dünya daha da globalleşti… Bizim rüyalarda gördüğümüz oyuncaklar, çocuklarımız için gerçek oldu. Kimileri evin içerisinde koyacak yer bulamayacak kadar çok miktarda, oyuncağa sahip oldular. Onlarca bebek, onlarca araba ve dahası… Alındığı anda özelliğini yitiren ve bir türlü mutluluk getirmeyen nesnelere dönüştüler, hem de hızla... Aslında nesneler anında değerini kaybettiğine göre insanların yenisini istemeleri kulağa çok anlamsız gelmiyor mu? Global dünyanın pazarlamacıları ;“tüketici “ kimliğini üzerimize giydirdikleri anda, anlamlar ve değerler de çabucak değişti. İnsanlar, elde etmek istedikleri nesnelere kavuştukça yeniden tüketecekleri şeylere doğru yeni hayaller kurmaya devam ettiler. Elbette çocuklar da bu anlayıştan nasibini aldı. Onlar da yeni bir “Barbie” istediler; bu sefer deniz kızı olanından, ya da ne yapacağı önceden belirlenmiş konsept Legolar; bir kez tamamladıktan sonra, asla bozup farklı bir şey elde etmek istemeyecekleri cinsten. İzledikleri çizgi filmlerden esinlenen çocukların oyunlarında, süper kahraman olmaları da gerekiyordu; eh tabii bu nedenle, kıyafetlerini almaları da şart; yoksa nasıl role gireceklerdi ki? Evdeki kocaman TV’lerden, eldeki tabletlerden gelen satın alma sinyalleri, duyguları yönlendiriyor ve tüketici kimliği, çocuk yaşta ruhlara işlenmiş oluyor. Süper tüketici kahraman çocuklarımızın düşleri de kontrol altına alındığından, doğal olarak sabah mutsuz kalkıp yeni bir lol bebekle mutlu olmak istiyorlar. Ne diyelim? Oyun ve oyuncak, tüm çocukların hakkı… Bize düşen ise, onları bu nesneler dünyasının dehlizlerinden çıkartıp, tüketen yerine üreten insan olma yolunda, zihinlerini, yüreklerini, yaratıcılıklarıyla birleştirip yeni oyun ve oyuncaklar bulmalarına olanak sağlamaktır. Sevgiyle kalın.