NISAN2019 Günter Soydanbay
İzmir’i daha bisiklet dostu kılmak
Türkiye’nin doğusunda yer alan bir kente, bir kaç yıl önce danışmanlık hizmeti vermek için gitmiştim. O zamanlar İzmir’de, Bisim sistemi yeni lanse edilmişti. Konuştuğum belediye başkanına, “Neden siz de kentinizi İzmir gibi bisiklet yollarıyla donatmıyorsunuz?” diye saf bir soru sormuştum. Gelen yanıt o yörenin hem rekabetçi hem de kaderci ruh halinin güzel bir özetiydi: “Biz gerekirse bir aya kalmadan İzmir’den daha uzun bir ağ kurarız. Ama bizim insanımızın bisiklete binme kültürü yok. Garip bakarlar.” Düşündükçe belediye başkanının tespitinin iki noktada da doğru olduğunu fark ettim. O zamanlar İzmir’de bisiklete tahsis edilmiş yolun (Mavi Link) uzunluğu sadece 40 kilometreydi. Bir kilometre otoyol yapmanın masrafının yaklaşık 10 bin kilometre bisiklet yolu yapmaya eş olduğunu düşünürsek, evet, herhangi bir şehir isterse bir ayda İzmir’den uzun bir bisiklet ağına sahip olabilir. Öte yandan, araştırmalar yol uzunluğu ile bisiklet kullanımı arasında bir paralellik olmadığını gösteriyor. Yani, o belediye, değil 40, 400 kilometre bisiklet yolu bile yapsa halkını bisiklete binmeye teşvik edemez. Çünkü psikologlara göre bisiklete binmenin bilinç dışındaki anlamı gençlikle özdeşleşen özgürlük, koşulsuz çoşku, azim ve özgüven. Bu kavramlar o yörenin gerçeğine ters düşüyor. İzmir’in şanslı olduğu nokta, kentin kültürel kodları bisiklete binmeyi mümkün kılıyor. Ama bu bizi yanıltmamalı. Örneğin, Türk toplumunun büyük çoğunluğu zinde yaşam için spor yapmanın çok önemli olduğunu düşünür. Öte yandan ülkemizde 10 anne babadan sadece ikisi bilinçli ve düzenli spor yapmakta. Hatta IPSOS’un bir aras¸tırmasına göre Türk toplumu genelinde en zayıf tutum formda olmak. Buradan şu çıkarıma varabiliriz: Bir fikri sözel olarak desteklemek gerekli, ama yeterli değil. İzmirli’nin bisiklete karşı olan olumlu tutum ve düşüncelerini aksiyona geçirmek için kapsamlı bir plan gerekmekte. İlk olarak, işin altyapı boyutu var. Mavi Link dediğimiz bisiklete tahsis edilmiş yol körfez kenarından şehrin içine yayılmadıkça İzmirli’nin tavrında bir değişim olmayacaktır. Neyse ki bu konuda bir yol haritamız var. BUGEP gönüllü bisiklet hareketi İzmir Büyükşehir Belediyesi başkan adaylarına sunmak üzere Bisikletli Ulaşım sorunları isimli bir eylem planı hazırlamış. Tartışılan konular arasında mevcut bisiklet yollarındaki eksiklik ve aksaklıklardan yapımı beklenen, planlanan ve talep edilen yeni bisiklet yollarına kadar bir çok fikir var. Ama yukarıda tartıştığımız üzere sırf yol inşa edildi diye İzmirliler şehiriçi ulaşımlarında bisikleti tercih etmeyecektir. Davranışsal ekonomistlerin tabiriyle halkı doğru yöne doğru dürtmek gerekmekte. Bu konuya kafa yoran İngiliz araştırmacılar evrensel geçerliliği olan bir kaç taktik saptamışlar. Bunların ilki, sosyal taahhüt. Araştırmalar gösteriyor ki eğer bir kişi, ailesi veya yakın çevresine “haftada üç gün işe bisikletle gideceğim” şeklinde söz verirse, bisiklet kullanma olasılığı %20 artıyor! Bunu yüzden İngiltere’de belediyeler firmalara belli teşvikler veriyor. Karşılığında da işverenlerin çalışanlarını sosyal taahhüt vermeye özendirmesini talep ediyor. İkinci bir yöntem insanların hayallerinde bisiklete bindiklerini canlandırması. Bunun için katılımcılara arttırılmış gerçeklik gözlüğü takılmış. Bu insanlar oturdukları yerde sanki bisikletle şehri geziyormuşcasına bir deneyim yaşamışlar. Deneye katılanların bisiklete binme olasılığında %39 artış gözlenmiş! Son olarak, insanlara bisiklete binmenin ne kadar eğleceli bir şey olduğunu anlatan motive edici bir mektup postalanmış. Okuyanların bisiklet kullanma olasılığı %15 artmış. Aynı mesaja bir de bilgilendirici mesajlar eklendiğinde katılım oranı %75’lere ulaşmış! İzmir’in geleceğini yönetmeye talip olan adayların bisikleti toplu ulaşıma nasıl entegre etmeyi düşündükleri bilmiyoruz. Sadece altyapı yatırımının işi halledemeyeceği aşikar. Bu yüzden yukarıdaki gibi yaratıcı fikirlerle halk bisiklete doğru dürtülebilir.