TEMMUZ2021 Günter Soydanbay
Laboratuvar İzmir
Laboratuvar İzmir Geçtiğimiz ay İzmir’in Türkiye’nin Silikon Vadisi olup olamayacağını tartışmıştık. Turizm-teknoloji sektörünün duayeni Ferda Kert ile bu konuyu konuştuk. Ferda Bey, yeni medya, iletişim teknolojileri ve pazarlama endüstrileri alanlarında 25 yıldır tanınan biri. Türkiye’nin en başarılı 10 girişimcisinden biri seçilmiş. İlgililere dikkatli ve iyi okumalar! Alfa Kent dediğiniz bir vizyon var. Nedir bu? Girişim dünyasında alfa diye bir kavram var. Bunlar vizyoner insanlar; uygulayıcı değiller. Şirketlerini değil, markalarını büyütüyorlar. Kendileri adına işleri yürütecek liderler yetiştiriyorlar. Geleceğin Alfa Kent'leri diye tanımladığım, alfa girişimci ile alfa yatırımcıyı bir araya getiren niceliğe değil, niteliğe önem veren bir vizyon. Örneğin, İzmir’in dünyada ilk Cittaslow Metropol statüsü alması tam da alfa girişimci ve yatırımcılara hitap edebilecek bir şey. Yüksek yaşam kalitesini küresel iş dünyasına erişimle birleştirmek çekici bir vizyon. Bunun, Silikon Vadisi olmak vizyonundan farkı nedir? Silikon Vadisi organik bir oluşum. Birileri oturup, “Biz burada bir vadi oluşturalım” diye yola çıkmamış. Bu yüzden o vizyonla yola çıkan mekanlar genelde başarısız oluyor. Fransa, Rusya, İskandinavlar denedi. En başarılı diyebileceğimiz örnek Tel Aviv. Orada kamu vizyonu, özel sektör ve eğitim kurumları bir start-up ekosistemi yarattı. Öte yandan şu anda Silikon Vadisi boşalıyor. Başka yerlere kayıyor. Farklı bir inovasyon kültürü gelişiyor. Artık finans, pazarlama, bilgi küreselleşti. Pandemi de bu süreci hızlandırdı. Bu yüzden Silikon Vadisi olmak ne güncel, ne de doğal bir vizyon. Alfa girişimci ve yatırımcılar bir kentte ne arıyorlar? Girişimci, maliyetlerini düşürmek ister. Ama yeni nesil girişimciler bunu yaşam tarzından feragat ederek yapmak istemez. Mesela yeni jenerasyon girişimciler Dubai tarzı yaşam istemiyorlar. Kodunu yazacak. Denize girecek. Akşam partiye gidecek. Ve tüm bunları şortunu çıkartmadan yapacak! Daha mütevazi, keyif odaklı bir yaşam istiyorlar. Bu dediğim sadece yeni nesil girişimciler için değil göçmen yatırımcılar için de geçerli. Yaşanacak en iyi yerler listesine bakıyorlar. Bunlar daha özgür ruhlu insanlar. Gezmeyi, ‘bir sene şurda, iki sene burda yaşadım’ demeyi bir zenginlik olarak görüyorlar. Katılımcılığa önem veriyorlar, yaşadıkları yerden ilham almak istiyorlar. Girişimci, yatırımcıyı, yatırımcı girişimciyi çekiyor. İzmir’in bu insanlara hitap etmesi için ne yapması lazım? İzmir kendi kültürü ve vizyonuyla alakalı bir niş seçerse hem yeni nesil girişimcilere hem de göçmen yatırımcılara hitap edebilir. Bu niş ne olabilir? Bu sorunun cevabını bulmak için dünyada momentum kazanmış konulara bakmak, daha sonra da bunlar arasında İzmir’in vizyonu ve kültürüyle örtüşenleri seçmek lazım. İzmir’i bu insanların zihninde nasıl konumlanmalı? Girişimciler kentleri birer laboratuvar olarak görmek istiyorlar. En büyük dertleri fikir bulmak değil; fikri uygulayabilecek bir denek müşteri bulamamak. İlk aşamada belli bir kitleye ulaşması lazım. Mesela İzmir, mikro mobilite üzerine bir nişi sahiplenmeye karar verdi diyelim. Bu adamlara, “Gelin İzmir’i bir test merkezi olarak kullanın” denenebilir. Bir adım daha ileri gidebiliriz. İzmir’in bir inovasyon yol haritası olabilir. Bu firmalarla anlaşarak belli bir tema çerçevesinde, kentin vizyonuyla ilgili her ay bir lansman yapabilir. Örneğin blokzincir teknolojisini ele alalım. Yapay zeka ve nesnelerin interneti ile birlikte iletişimin ve değer transferinin geleceği. İzmir bu konuda servis geliştirmek isteyen girişimcilere hem kamusal hizmetler hem de toplumsal yaşam alanında altyapı sağlayarak ürünlerin test edildiği ve lanse edildiği yer olabilir. Hatta bu firmalara yatırım yapabilir. Bulunan fikrin diğer şehirlere yayılmasına yardımcı olabilir ve buradan gelir elde edebilir. Hatta yurtdışı bağlantılarıyla bu fikrin dünyaya ihraç edilmesini sağlayabilir. Teşekkürler Ferda Bey.