TEMMUZ2020 Pınar Tekeş
Hani yaz gelmeden kilo verecektik?
Uzun süre evlerde kapalı kalıp birer şef aşçı kesilen bünyeler, yazın da gelmesiyle pişirilen her şeyi yemiş olmanın pişmanlığıyla kıvranıyor. Pişmanlığın başlangıç tarihi, havaların aniden ısınıp şortlara geçiş yapıldığı an. Aaa, herhalde bu şort makinede çekti diye başlanıp diğerleri denendikten sonra gelişen farkındalık, pek çok evde komedi filmlerini aratmayacak absürdlükte gerçekleşti. Ve anlaşıldı ki seyredilen onca sağlıklı beslenme ve bilmem kimle 15-20 dakikada spor, sağlıklı yaşam videoları sadece vakit geçmesine yardımcı olmuş. Aslında tüm bu alınan kiloların acıktım, yedim kavramıyla hiç ilgisi olmadığını yıllardır biliyoruz. Bedenin ideal kilosu demek 36 bedenin içine sığmak demek değil. Bedenin en sağlıklı, organların birbiriyle uyum içerisinde iletişim kurabildiği kilo demek. Biz aslında hayatımızdan yiyecekler çıktığı için zorlanmayız. Onlara, yeme davranışlarımıza yüklediğimiz anlamlardan uzaklaştığımız için zorlanırız. Gerçekte ne kadar özgürüz? Hayatımızdaki bağımlılıklar bizi ne kadar zincirliyor? Bedenimizdeki her bir hücre, ki buna yağ hücreleri de dahil; deneyimlediğimiz her şeyin anısına sahip. Beden kayıt tutar. Yani kilo sorunumuzun altında aslında aktif zihinle fark edemediğiz pek çok bilinçaltı kaydı olabilir. Hayatımızdaki değiştirmek istediğimiz yol çok daha büyükken diet yaparak sadece minicik bir kısmını değiştirmeye çalışıyoruz. Onda da bize ihtiyacımızdan çok daha fazlasını ve bedenimizle uyumlu olmayanları tercih ettiğimizde incelmek sonucuna ulaşmak hayal oluyor. Sebep sonuç yasası maalesef burada da işliyor. Yaptığımız çalışmaların işe yaramayacağını düşündüğümüzde işe yaramıyor. İçimizde ne varsa mıknatıs gibi onu hayatımıza çekiyoruz. Davranışlarımızın altındaki kazanımlarımızı bulmadığımız sürece yaptığımız dönemsel sağlıklı beslenme çalışmaları sadece birer pansuman oluyor. Aynı, pansumandan çok daha ileri tedavi yöntemleriyle düzelebilecek hasta gibi. Ama bunları fark etmeyip pansumana devam ettiğimizde, gerçeği baskılıyor oluyoruz. Beynimizdeki nörolojik otoyollar aynı otomatik pilotta yola devam etmek gibi bildiğini sürdürmek istiyor. Ezber bozarak kendimizle temasımızı artırmaya karar vermek atılabilecek en güzel adım. Öğrenilmiş çaresizlik içinden çıkma vakti. Başarmış olanlarla başarısızlar arasındaki tek fark eyleme geçmek. Biz Theta Healing’de ideal kilomuza ulaşmamızı engelleyen blokajlarımız neler, onları teknikle bulup, o blokajlarımızı yaşamaktaki kazanımımızı sonlandırıp özgürleşiyoruz. Deneyimlerimiz aslında bunların hiçbirinin yemekle ilgisi olmadığı yönünde. Siz mi nereden başlayabilirsiniz? Aşağıdaki soruları kendiniz için sorun. Zihne geçmeden kalbinizdekilerle cevaplayın. Sessiz, rahat, güvenli bir ortamda. Kendinizle baş başa olmayı kabullendiğiniz bir zaman. Gözünüzü kapatın. Bakın bakalım cevaplar sizi nereye götürecek. - Neyi değiştirmek istiyorsunuz? Yeme davranışımızı mı? Yoksa sadece görünüşümüzü mü? - Hayalinizdeki siz olmayı başarabilseydiniz bu nasıl olurdu? Şu anki görünüşünüze bir daha geri döner miydiniz? - İstediğiniz kilo ne? Bu bedenin ideal kilosu mu? - İstediğiniz kiloya indiğinizde hayatında ne gibi bir farklılık olur? En az 5 madde sıralayın. Kimler size neler söyler? Bunlar sizi nasıl hissettirir? Ne görmek, duymak, hissetmek istersiniz? - İstediğiniz kiloda olmamanızın kazancı ne? Tüm bunlar sizi kendi gerçeklerinize götürmek yolunda bir ateşleyici olarak görev yapacaktır. Ama hepimizin ortak paydasında bulunan kritik bir ipucu, bedeni sevmektir. Ruhumuza bu fiziksel dünyada ev sahipliği yapan bedenimiz ve onun tuttuğu kayıtları kabul edip onu dinlemeyi öğrendiğimizde, kabul ettiğimizde devamı çorap söküğü gibi gelecektir. Hatırlayın “ben değerliyim” ve “bu dünyayı deneyimlediğim fiziksel bedenimde sağlıklı ve güvende olmaya hakkım var.” Haydi o zaman, kendi gerçekliğimizle temas edelim mi?