MAYIS2017 Reşat Kutucular
Ne Onunla Ne Onsuz
Kırk beş yıldır “ne olacak bu memleketin hali?” sorusuyla öyle ya da böyle boğuşmuşluğum var. Cevaplarımda maalesef pek az iyimser olabildim. 80 öncesi hayat hiç kolay değildi. Sonrasında ise sakat bir anayasa üzerinde çok da dengeli olmayan bir ekonomi büyüttük. Dünyada duvarların yıkılmasıyla beraber taşlar yerinden oynadı. Ama iç kaynaklı ama dış 1988, 1991, 1994, 1998, 2001 ve 2008 krizlerine gire çıka bugünlere geldik. Kimimiz hırpalandı, kimimiz krizleri fırsata çevirdi. Son olarak referandumda halk parlamenter sistemi bırakıp Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesine onay verdi. Ama bu ne net, ne de soru işaretsiz bir onay oldu. Böyle bir temel yönetim değişikliğinin oylaması bile şöyle tertemiz yönetilemedi. Daha ne diyeyim! Şimdi ne olacak? Şunu hemen belirteyim. Ben bu ülkede bir daha seçim olmayacağına inananlardan değilim. Sorumu daraltayım: Referandumda kendiliğinden oluşan “hayır şemsiyesi” gelecek seçimlerde Erdoğan’ın karşısına tek adayla çıkabilecek mi? CHP “hayır şemsiyesinin” lokomotifi olabilecek mi? Ya da soruyu şöyle de sorabiliriz: Ne olacak bu CHP’nin hali?  Çünkü ne onunla oluyor ne de onsuz! Siyasete ilgim sınırlı olduğu için CHP içinden aklına güvendiğim genç bir arkadaşıma sordum bu soruyu. Detaylara girmeden edindiğin izlenimi söyleyeyim: CHP’nin sahalarda görmek istediğimiz CHP olabilmesi için büyük bir dönüşüm geçirmesi gerekiyor. Sahalarda nasıl bir CHP görmek isterim diye soracak olursanız şöyle anlatayım: 7 Haziran’dan sonra hükümeti kurma görevi verilmeyip erken seçim kararı alındığında bunun bir çeşit 28 Şubat olduğunu yüksek sesle dillendiren bir CHP olsun isterdim mesela. Dokunulmazlıklar kaldırılırken, bizim kaldırılsın dediğimiz dokunulmazlıklar bunlardan ibaret değil deyip direnen CHP… Özel sektörde yıldızlaşırken kendilerine kamuda pek şans tanınmayan gençlere şans tanıyan, görev ve sorumluluk veren bir CHP… Ekonomik konularda daha sık, daha çok, daha sorgulayıcı konuşan bir CHP.  Köprüler yaptık gelip geçmeye diyerek övünen iktidarın o köprüler için verdiği geçiş garantilerini, başka projelerde verilen başka garantileri tek tek izleyen ve bütün bunların Hazine’ye bindirdiği yükü bir sayaç gibi sayan bir CHP. Referandumda “hayır” çıkması durumunda gündeme getireceği alternatif anayasa taslağı elinde olan ve propaganda sürecinde bunu özellikle Konya’nın doğusunda halka anlatan bir CHP... Yerel değerler kadar evrensel değerlere de sahip çıkan, demokrasiyi önceleyen bir CHP… Yerel gündemi küresel gündemle uyumlu hale getirecek, küresel rüzgarları akıllıca yönetebilen, bunlara verecek nitelikli cevapları olan bir CHP. Üye olamasak bile kapitalizmin en güncel el kitabı olan AB müktesebatından bize katkı sağlayacak uygulamaları yerele uyarlayan böyle düzenlemeler önerebilen bir CHP… Teknolojideki baş döndürücü gelişmelerin ülkemize etkilerini kısa, orta, uzun vadeli olarak senaryolaştıran, bunlara göre stratejiler geliştiren pro aktif davranan bir CHP mesela… Bu listeyi daha da uzatmak mümkün çünkü görmeyi istediğimiz o kadar çok şey var ki… Bütün bunlara o kadar hasret kaldık ki… CHP’de arzu edilen büyük dönüşüm örgütün insan kaynağından adeta Ak Partileşmeye başlamış belediyelere kadar uzanmak durumunda. Bu da mevcut şartlarda, mevcut siyasi partiler kanunu dahilinde imkansız görünüyor. Onun için ben olmadık beklentiler içine girmeden mevcut CHP ile nasıl bir hayır şemsiyesi şekillenir ona kafa yorayım. CHP bugünkü haliyle böyle “hayır koalisyonunu” sürükleyecek kararlılıkta görünmüyor. Böyle bir hedefi var mı o da ayrı bir soru. Parti içinde bir post evet hesaplaşması yaşanacak. Ondan sonra yeniden bakacağız CHP’ye. Daha derin değerlendirmeler yapacağız. Hesap ettim 2019’a yirmi ay var. Bu yirmi İzmir Life yazısı eder. Genel Yayın Yönetmeni Hakkı Kesirli "yeter artık!" diye isyan etmezse on tanesini CHP’ye ayırabilirim gibi görünüyor.