HAZIRAN2017 Reşat Kutucular
AKLA ZİYAN İŞLER
Demokrasinin gelişmesi için her şey yapılacak. ? Vergi reformu yolda, KDV ÖTV üzerinden değil de kazanç üzerinden vergi alınacak. ? AB ile ilişkiler gelişecek. ? Gelir dağılımı düzelecek. ? Toprak reformu yapılacak, tarımda verimlilik artacak. ? Aracılar azaltılacak sebze meyve fiyatları düşecek. ? Halkımızın daha ucuza et yemesi sağlanacak. ? Eğitim reformu kapıda... ? İşsizliğin önüne geçilecek. ? Terör bitecek. Güneydoğu kalkınacak. ? Komşularla ilişkiler iyileşecek. ? Uyuşturucuyla sonuna kadar mücadele edilecek. ? Kıbrıs sorunu yakında çözülecek. ? Ege Yunanistan’la ortak denizimizdir, işbirliği arttırılacak. ? Mevcut yeşil alanlar korunacak, yeni yeşil alanlar kazandırılacak. ? İş kazaları minimuma inecek. ? Kadınlara karşı işlenen suçlar azalacak. ? Katma değeri yüksek ihracat teşvik edilecek. Bunlar benim son otuz yıldır duya geldiğim siyasetçi vaatleri. Aklıma geldikçe yazdım. Daha başkaları da vardır. Seçmene ikram edilen bu havuçları seçmen yedi mi peki? Afiyetle yedi vallahi. Çoğu palavra çıkan vaatler her seferinde yeniden dillendirildi. Belki bu siyasi irade ile halkın bir bölümü arasında zımni bir ortaklıktı. Sen benim yamuklarımı görme ben de seninkileri görmeyeyim. Öyle de oldu. Gecekondulara tapu verildi. Sonra da imar… Ak parti bu otuz yılın yüzde ellisinde tek başına iktidardı. Belirtmek isterim. Ak Parti son elli yılın yaklaşık üçte birinde tek başına iktidardı. Altını çizmek isterim. O yüzden “şöyle yapacağız, böyle yapacağız” dedikleri zaman “şimdiye kadar nerelerdeydiniz?” diye sormak istiyorum. Üstelik bu on beş yılda dünya faiz oranları hemen hemen sıfıra yakın seyretti. Para gidecek yer aradı. Bize de geldi. Dış borca aç bir ülke olarak bu para bize de itici güç oldu. Hiçbir iktidara nasip olmamış bir şanstı bu. Ancak şimdi dünya faiz oranları yükselme eğiliminde. Biz de elimizde yollar, köprüler, tüneller, şehir hastaneleri, katma değeri düşük ihracat, son 15 yılda verilmiş 500 milyar dolar kümülatif cari açık, yaz boza dönmüş bir eğitim sistemi, genç ama işsiz bir nüfus, 30 milyar doların altına inmiş bir Merkez Bankası net rezervi ve daha bir yığın yapısal sorunla baş başayız. Her gün akıl dışı olaylar, akla ziyan gündemlerle küresel akıştan, nano teknoloji, nörobiyoloji, süper yapay zeka, robotlaşma gibi baş döndürücü gelişmelerden uzakta didişip duruyoruz. Aslında bakmayın siz bana. Hep eleştiri, hep eleştiri… Bu gidişattan memnun olanlarımız var. Hiç mi güzel şey olmuyor bu ülkede diye soranlarımız var? Biraz da iyi şeyleri görmek lazım buyuranlarımıza da rastlıyoruz. Şöyle izah edeyim o zaman, olan o güzel şeyler neden yaygınlaşamıyor? Neden çirkinliklerin, hatta rezilliklerin arasından cımbızla ayıklanmak durumunda o güzellikler? Ülkeye hakim hava olumlu bir hava mı? Hayat akması gerektiği gibi mi akıyor? Baskın sesler neden rahatsızlık veriyor? Geçen akşam büyük sanayici bir dostumla sohbet ederken o dedi. Mealen aktarıyorum: Gayri kanuni iş yapanlar, iş yaparken gayri kanuni yollara başvurmaktan kaçınmayanlar ve bütün bunlara ses çıkarmayanlar ortada dolaşırken biz neyi konuşuyoruz ki? Onu uzun zamandır ilk kez bu kadar bıkkın, ilk kez bu kadar moralsiz gördüm. Evet ya, dostum çok haklı. Ahlaksızlıkla rekabet etmek mümkün değil!