TEMMUZAGUSTOS2025
YENİ OKYANUS ANLAŞMASI
Denizler İçin Umut:
Yeni Okyanus Anlaşması
Okyanusları korumak, ha? Vay be, ne asil bir dava! Bir grup çevreci, ellerinde pankartlarla sahilde dans ederken, biz sıradan ölümlüler ne yapalım, söyleyin bakalım? Denizleri kurtarmak, insanlığın varoluş meselesiymiş. Kimin umurunda ki? Zaten hayat yeterince karmaşık. Kirayı ödemek, trafikte sinir krizi geçirmek, bir de üstüne sosyal medyada “mükemmel hayat” pozu vermek zorundayız. Okyanus mu kurtaracağız? Okyanus koca bir su birikintisi, kendi kendine idare eder herhalde, değil mi?
Ama dur, birileri çıkıp konferans düzenlemiş. “Okyanuslar oksijenimizin yarısını üretiyor, balıklar besin kaynağımız, iklimi dengeliyor” filan. E, tamam, bravo, aferin planktonlara! Peki, ben ne yapayım? Gidip sahilde çöp mü toplayayım? Hadi canım, o iş influencerlara kalsın. Onlar bir iki poşet çöp toplar, dronla havalı bir video çeker, altına #SaveTheOceans yazar, iş biter. Biz de beğenip geçeriz, vicdanımız aklanır.
Sonra bir de şu var: Plastik meselesi. Sanki her şeyin suçlusu benim sabah aldığım o tek kullanımlık kahve bardağı. Yahu, ben mi icat ettim plastiği? Ben mi dedim “Hadi, bütün okyanusu pipet ve poşetle dolduralım”? Fabrikalar denize zehir akıtırken, gemiler petrol sızdırırken, bana mı kaldı kahramanlık? Hem, markete gidiyorum, her şey plastikle sarılmış. Ne yapayım, evde keten torba mı öreyim? Zaten vakit yok, dizi izleyeceğim!
Bir de şu bilim insanları var, sürekli felaket tellallığı yapıyorlar. Mercan resifleri ölüyor, balık türleri tükeniyor, deniz seviyesi yükseliyormuş.
Taşınırız iç kesimlere, balık yerine tavuk yeriz, mercan mı kaldı, 3D yazıcıyla basarız! Teknoloji var, yapay zeka var, her şeyi çözer. Okyanus bozulursa, gider Mars’ta yeni bir tane açarız, değil mi? Varoluş meselesiymiş... Abartmayın. Yine de, belki bir dahaki sefere pipeti reddederim, kahraman gibi hissederim. Ama sadece belki. Siz de fazla kaptırmayın, tamam mı?
***
Anlı şanlı “iş insanı” dostlara Nice’teki Okyanus Konferansı notlarımı anlatıyorum, emin olun tepkileri bu minvalde… Olsun biz yine de buza yazmaya devam edelim.
Haziran ayının ortasında Fransa'nın Nice kentinde düzenlenen Üçüncü Birleşmiş Milletler Okyanus Konferansı (UNOC3), okyanusların korunması yönünde atılan uluslararası adımlara sahne oldu. Deniz koruma alanlarının genişletilmesinden, küresel bir plastik antlaşması çağrısına ve derin deniz madenciliğinin durdurulması taleplerine kadar birçok başlık gündeme geldi.
Bu yazının içine serpiştirdiğim fotoğraflar Slow Food dünyasından da tanıdığım Yacine Ait Kaci’nin “Takımadalar” isimli çalışması Nice’deki UNOC3’de sunulan sürükleyici bir sergi. Bu “Takımadalar” daha adil ve sürdürülebilir bir dünyanın değerlerini yansıtan sembolik adalar topluluğudur.
Yaklaşık 15 bin katılımcının yer aldığı konferansa 60’tan fazla ülkenin üst düzey temsilcileri katıldı. Ancak dikkat çeken gelişmelerden biri, ABD’nin etkinliğe yalnızca gözlemci statüsüyle katılmasıydı. Bu durum, Donald Trump döneminden bu yana ABD’nin çok taraflı çevre anlaşmalarından giderek uzaklaşmasının yeni bir göstergesi olarak yorumlandı.
Okyanuslar alarm veriyor
Yeryüzünün yüzde 71’ini kaplayan okyanuslar, insanlık için hayati öneme sahip: Yaklaşık 3 milyar insan geçimini doğrudan denizlerden sağlıyor. Ayrıca okyanuslar, küresel ısınmanın etkilerini azaltmada en büyük rolü üstleniyor; bugüne dek ortaya çıkan fazla ısının yüzde 90’ını emmiş durumda.