MART2017
Akbıyık
Et dönüşüm geçiriyor, et ile ilişkimiz, pişirme şekillerimiz, neredeyse çiğe yakın az pişmiş tercihlerimizle et yeme kültürümüz de aslında bir dönüşüm geçiriyor. Bifteği süpermarketten alıp kayış gibi olana kadar pişirip tüketme dönemi yavaş yavaş kapandı desek yeridir. Tabii ülke ekonomisinin durumundan bağımsız olarak söylüyoruz bunu. Yoksa bir kilo kıymanın 40 lira olduğu bir ülkede et yemek başlı başına bir lüks. Ama o eti alıyorsak, ya da ehil bir elden et yiyeceksek, onun hakkını vermek de gerek. O zaman İzmir’de kaliteli eti, doğru şekilde pişirip başarılı bir tarzda sunan neresi var? Yanıtı verelim: Akbıyık Döner. Çamdibi Debre Camii altında 2000 yılında açtıkları kasapla başlıyor Akbıyık kardeşlerin serüveni. Aslında babadan, dededen kasaplar. Boşnak bir aile olan Akbıyık’lar, et konusunda özenli olanların zaten radarına kısa sürede takılıyorlar. Özellikle Boşnak tipi kuru et olan isliet ile de ufak ufak duyuluyor adları. Sonrasında 4 masalı, çorba ve döner salonu ile restoran işine de giriyorlar. İyi çorba, kaliteli döner ile yollarına devam ederlerken, menüye et çeşitleri dahil oldukça ilgi artıyor ve büyüyorlar. 2009 da şimdiki yerlerini açan Akbıyık Kardeşler’in, yakın zamanda menülerine dahil ettikleri şato bonfile ile başlarını kaşıyacak vakitleri kalmıyor desek sanıyorum doğru anlatmış oluruz ilgiyi. Öyle ki Cuma cumartesi Pazar rezervasyonu kaldırmışlar. “Kapı da sıra beklerken insanlar, masaları kapatmak olmaz, bekleyene saygısızlık” diyerek. Sabah 7’de çorba ile başlayan gün, öğlen 110 kişilik mekanın tamamen dolması ile zirveye ulaşıyor. Saat 15’den sonra görece sakinleyen restoran, akşam 17 gibi tekrar doluyor ve 21’de yeni müşteri alımı durduruluyor. Burası bir meyhane ya da içkili restoran değil. Son derece zevkli döşenmiş bir döner salonu aslında. O sebeple içki yok. Geliyorsunuz, kaliteli ete doyuyorsunuz ve mutlu mesut mekandan ayrılıyorsunuz. Peki, ne yiyeceğiz? Bize göre birinci sırada şato bonfile. Eğer sakin saatte giderseniz etin hazırlanma aşamalarını izleme şansınız da var. Kaliteli bonfile, ızgarada mühürlendikten sonra seyyar tezgaha alınıyor, ince ince dilimleniyor, ince kenarlı bir tepsiye özel bir eritilmiş kızgın tereyağı konuyor, et dilimleri hemen masanızın yanında bu yağa yatırılıyor. Tabii cızırdısı ve görüntüsü sizi cezbederken, üzerine baharatları atılıyor, ters yüz edilip o tepsi ile masanıza servis ediliyor. Yanında da bol ekmek, yağına banmak için. Yağı da sakın pas geçmeyin, en az et kadar lezzetli. Eğer çok pişmiş, kararmış, tüm suyunu kaybetmiş kösele gibi et seviyorsanız, bu size biraz çiğ ve kanlı gelecektir, yiyeceğiniz şeyi tanıyın öyle ısmarlayın deriz. Çünkü zaman zaman az da olsa “ee bu pişmemiş” gibi tepkilerle de karşılaşıyorlarmış. Bunun dışında ne yenebilir, kuzu kafes, döner, çorba, gurme köfte diğer öne çıkan ürünleri. Bu lezzetlerin üzerine bir de havuç dilim baklava, triliçe ya da ekmek kadayıfı da kapanış için sizi bekliyor. O zaman Çamdibi Akbıyık sizi bekliyor, bir gün Çamdibi’ne gidin, Akbıyık Döner Salonu’nda bu lezzetli menüyü tadın, hemen Debre Camii altındaki kasaptan etinizi ve isli etinizi alın deriz. Pişman olmayacaksınız. Akbıyık Döner 5454 Sokak 23/2A Çamdibi Telefon 232.461 8636 •Pazaryeri Şubesi
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.