KASIMARALIK2022 Prof. Dr. Levent Kırılmaz
Dürüstlük Yasası ve Denge Yasası
Dürüstlük Yasası ve Denge Yasası DÜRÜSTLÜK YASASI Gerçeği söyleyen, hiçbir şeyi hatırlamakta zorlanmaz. (Mark Twain) Gerçek iç realitemizi tanımak, kabul etmek ve ifade etmek dürüstlüğün kalbini oluşturur. Ancak kendimize karşı dürüst olduğumuz zaman, başkalarına karşı da dürüst davranabiliriz. Dürüstlük yasası, kendimize karşı dürüst olmamız çevresinde merkezlenir. Bu yasa hepimiz için yararlıdır ama özellikle bahanelerle kendilerini aldatma eğiliminde olanlarımız için yararlıdır. Bu yasa, kendimizden başka hiç kimseyi gerçekten kandıramayacağımız gerçeğine dayanır. Hayat yolumuzda özü sözü bir olma sorunlarıyla uğraşanlarımız, zaman zaman bu yüksek yasaları bilmezden gelme ya da eğip bükme eğilimi gösterebilir. Bu yasalara uymadığımız için cezalandırılmaya ihtiyacımız yoktur. Eylemimizin kendisi zaten bir cezadır ve nasıl yer çekiminden kaçamıyorsak, bu eylemin harekete geçirdiği doğal sonuçlardan da kaçamayız. Dürüst konuşmadığımız veya davranmadığımız zaman içimizdeki yüksek enerji ve ilham kapıları kapanır. Dolandırıcılar asla zenginleşemezler özdeyişi uzun vadede daima geçerlidir. Çünkü kendi ruhsal durumları onların iç huzura kavuşmalarına asla izin vermez. Bazıları, yıllardan beri küçük entrikaları, sahtekârlıkları yakalanmadan atlatmakta olduğunu düşünür ve sonra da hayatlarının neden umduğu gibi gitmediğini, neden başarılı olmadığını merak eder. Başkalarına yakalanmamış olabilir ama her seferinde kendisine yakalanır. Kendimize veya başkalarına karşı, kasıtlı ya da kasıtsız olarak dürüst davranmadığımız zaman, içsel parçalarımız birbiriyle çatışırlar ve içsel öz duygumuz ve ilhamımız zayıflar, kendimizi yoksun ve yalnız hissederiz ve öğrenmemiz gereken dersler her ne ise onları kendimize çekeriz. Ahlak kavramları değişebilir ama sonuçlar mutlaktır. Bazılarımız kurallara uymak yerine, kendisi kurallar koymaya alışıktır. Kendi kültürümüzün dürüstlük kurallarını unutur ya da önemsemeyiz, kuralları işimize geldiği gibi eğip bükeriz, içimizdeki ışığa sırtımızı döneriz. Ancak nereye gidersek gidelim kaçamayacağımız içsel bir çalkantı yaşarız. DENGE YASASI Hayatımın her anında dengedeyim. Kendimi olduğum gibi kabul ediyor ve seviyorum. (Louise Hay) Denge kozmik, biyolojik ve kişisel düzeylerde bizim bedenimiz, zihnimiz, duygularımız için geçerlidir. Bize, yaptığımız herhangi bir şeyi fazla özenip yorularak ya da baştan savma yapabileceğimizi ve eğer içsel sarkacımız bir tarafa doğru sallanırsa, sonra kaçınılmaz olarak öbür tarafa doğru sallanacağını hatırlatır. Ancak aşırı uçlar gerilim yaratır ve er geç zıt yöne doğru sallanmayı gerektirir. Yaşamlarımızın da buna benzer bir ivmesi vardır. Hayatın önce bir yönünü sonra da onun tam tersini tecrübe ederiz. Bir ucu keşfetmeyi ne kadar çok istersek, salıncak da merkezden o kadar çok uzağa savrulur. Sonra da tam tersini, ne olduğunu anlamak için diğer yöne doğru savrulmamız gerekir. Doğada her şey bir denge hali içinde bulunur. Yüksek-alçak, iç-dış, sıcak-soğuk, hızlı-yavaş, gürültülü-sakin vb. Bu kutupluluk arasında bir denge noktası, merkez yer alır. Hiç bir şeyin dengenizi bozmayacağını bilmek yüreklilik, derin bir bilgelik ve güven gerektirir. Doğal dünyada bile çoğu insan çöl sıcağı ve kutup soğuğu gibi aşırı uçlardan kaçarak ılıman bölgelerde daha rahat ve sağlıklı yaşamayı seçmiştir. Bununla birlikte denge her zaman aşırı uçlardan kaçınmaya bağlı değildir. Yaşam içinde bazen aşırı uçları da keşfetmek gerekebilir. Bazen aşırı çalışır bazen aşırı dinleniriz. Ama her iki tarafı da eşit olarak kullandığımız sürece dengede kalırız. Denge yasasının özel bir uygulaması, “alma-verme” dengesidir. Hepimiz duygusal ihtiyaçlara sahibiz. Bilinçli veya bilinçsiz olarak daha fazla sevgi, takdir ve anlayış elde etmenin yollarını ararız. Çocukluktan öğrendiğimiz, vermeden alma arzusuna dayanan eylemlerimiz zamanla işe yaramaz hale gelir. Karşılığında bir şeyler elde etme beklentisiyle koşullu olarak para harcar, nazik davranır, iltifat ederiz. Bunda kötülük yoktur, ancak koşullu verme yüksek enerjiyi keser ve arzulanan sonuçları geriye iter. Verme-almanın sırrı şudur: Çoğunlukla karşılığında bir şeyler almak için iyilik yapmamıza, armağanlar vermemize, takdir etmemize ya da ilgi göstermemize rağmen, evren bize, en çok ihtiyaç duyduğumuzu hissettiğimiz şeyin, aslında en çok vermemiz gereken şey olduğunu hatırlatır. Önceki yaşamlarımız zenginlikle geçtiyse bu durumun tam tersi olan yoksulluğu tecrübe etmeye ihtiyaç duyarız. Hepimizin içinde çözülmemiş yönler vardır ve denge içinde yaşayabilmek için zıt eğilimlerimizi birleştirmeyi amaçlarız. Zaman zaman çok cömert, verici olan bir insanın sonrasında cimri ve pinti tutumlar sergilemesi de kutuplar arasında yer değiştirmektir. Böyle insanların görevi para konusunda dengeyi bulmaktır. Çocukken maruz kaldığınız davranış biçimlerinden hoşnut kalmadıysanız kendi çocuklarınızı yetiştirirken aşırıya kaçarak bu durumu telafi etmeye çabalamanız muhtemeldir. Örneğin ebeveynleriniz tutumlu ve cimri ise çocuklarınız için karşılayabileceğinizden daha fazla harcama yapabilirsiniz. Aşırı korumacı ebeveynlere sahipseniz, çocuğunuza gereğinden fazla özgürlük tanıyabilirsiniz. Her zaman dengeyi bulmaya çabalarız, onu bulduğumuzda dersimizi öğrenmişiz demektir. Kişiliğinizin bazı yönlerini dengelemek bisiklete binmeyi öğrenmeye benzer. İki yana düşerek ilerlemeye çabalarsınız, sonra sallanarak gidersiniz ve nihayet dengeyi bulur, sorunsuzca ilerlemeye başlarsınız. Her konuda böyle bir dengeye ulaşmak için çabalarız. Amacımız hayatımızın her yönünü dengelemektir Her insanın zaman zaman, anlayışların da ötesindeki o iç huzura ulaşmak için, kendini dünyadan geriye çekmesi gerekir. Her ruhun dengelenmeye ihtiyacı vardır ve bu da ancak huzur ve sessizlikle oluşabilir. Bir kere o iç denge sağlandı mı, dışarının karmaşasından hiç bir şekilde etkilenmeden istediğiniz yere gidebilir, istediğiniz şeyi yapabilirsiniz. Çok çalışın ancak aynı derecede, tıpkı bir çocuk gibi, eğlenmesini de öğrenin ve o ne olursa olsun, neyi seviyorsanız onu yapın. Her şeyde bir denge olmalıdır. Zevklerin basit olması önemli değil, önemli olan onlarda gerçek bir neşe bulmanızdır. Keyif aldığınız bir şeyi yaptığınızda kendinizi neşeli ve canlı hissedersiniz. Yaşamınızda denge olduğunda, yaşamda bir bütünlük bulursunuz ve hayatınızda aşırı iş veya aşırı eğlence olmaz. İkisi de birbirinden kötüdür. Keyif aldığınız şeyleri başkalarınınkiler ile asla karşılaştırmayın. Neden keyif alıyorsanız onu yapın, başkaları da onlara hoş görünen yolu izlesinler. Hayatınızı tam olarak yaşayın ve bırakın herkes kendi hayatını yaşasın.