Bulunduğu sayı belirtilmemiş. Avram Ventura
Kötülüğe Karşı İyilik
Sanırım dört ya da beş yaşlarında olmalıyım. Mahallenin benden büyük çocukları, hazırladıkları gösteriyi sunmak için bahçenin bir köşesini kullanırlarken, izlemek için benden para istemişlerdi. Babama bunu söyleyemediğim için, aklımda hiçbir olumsuz düşünce olmadan, askıda duran pantolonun cebinden, ondan habersiz arkadaşların istedikleri parayı aldım. Babam bir süre sonra farkına vardığında, delici bakışları üstümde, beni karşısına oturttu ve yaptığımın ne denli yanlış olduğunu anlattı. Ağlamış, uzun süre yüzüne bakamamıştım. Nitekim üstünden bunca yıl geçmesine karşın, bu olay hiç aklımdan çıkmadı! O gün yaptıklarımı sorgulamak, yanlışımı düzeltmek yerine beni dövse, farklı bir davranışta bulunsaydı, üstümdeki etkisi değişir miydi, bilmiyorum. Sonradan okuduğum, ayrıca büyük heyecanla filmini izlediğim Victor Hugo’nun Sefiller romanının kahramanı Jean Valjean’a karşı, bir kasaba piskoposunun gösterdiği davranışı hiç unutmuyorum: Valjean, on dokuz yıl tutuklu kaldıktan sonra serbest kaldığında kimse ona yardımcı olmamış, iş vermemiş. Yalnızca piskopos, evinin kapılarını bu adama açmış. Gördüğü yakınlığa karşın Valjean, bir gece evdeki gümüşleri çalarak, kaçmış. Bir süre sonra polisler tarafından yakalanmış ve yüzleşmek üzere piskoposun karşısına çıkarmışlar. Din adamı bu gümüşlerin çalınmadığını, aksine ona kendisinin verdiğini ve iki parçayı da evde unuttuğunu söyleyerek tutuklanmasını engellemiş. Bu olay hırsızı derinden etkilediği gibi, yaşamında bir kırılma noktası olmuş. O andan başlayarak piskoposa dürüst bir insan olacağına söz vermiş ve elinden geldiğince erdemli bir yaşam sürmeye başlamış. Piskoposun bu olgun yaklaşımı olmasaydı, Jean Valjean’ın ömür boyu bir tutukevinde çürümesini kim engelleyebilirdi ki?.. Kuşku yok ki, günlük yaşamda her birimizin, piskoposun gösterdiği davranışı sergilememizi bekleyemeyiz; ama maddesel değil, düşünsel de olsa insanlara daha olumlu yaklaşmaya çaba harcayabiliriz. Kötülüğe karşı iyilikle karşılık vererek, erdemsiz davranışlara gösterebileceğimiz olgunlukla, çoğu kez bir ya da daha çok insanı, bulundukları olumsuz koşulların içinden çıkartarak yeniden yaratabiliyoruz. Doğallıkla, karşımızdakileri küçük düşürmeden… Ünlü yazar Somerset Maugham, iyiliği tıpkı çiçeklerin koku saçtıkları gibi, gelişigüzel ve doğal olarak yapmadığımız sürece bir anlamı olmadığını söyler. Bir Zen öyküsü anımsadım: Bankei, birkaç hafta süren meditasyon dönemine girerken, onunla birlikte olmak için, Japonya’nın dört bir yanından öğrenciler akın ederlermiş. Bu toplantıların birinde, bir öğrencinin orada hırsızlık yaptığı görülmüş. Sorun Bankei’ye iletilmiş ve suçlunun hemen yakalanıp kovulması istenmiş. Ünlü Zen ustası söylenenleri duymazlıktan gelmiş. Bir süre sonra aynı öğrencinin benzer bir eylemi görülmüş. Bankei yine ilgilenmemiş. Bunun üzerine tüm öğrenciler bir araya gelip bu hırsızın atılması için bir dilekçe düzenlemişler ve istekleri yerine gelmediği takdirde hep birlikte çekileceklerini bildirmişler. Dilekçeyi okuyan Bankei, öğrencileri toplayıp onlara şöyle söylemiş: -Sizler aydın insanlarsınız. Doğru nedir, ne değildir, bilirsiniz. İsterseniz uğraşınızı bir başka yerde sürdürebilirsiniz; ama bu mutsuz kardeşimiz doğruyu yanlıştan ayıramıyor. Ben ona öğretmezsem, kim öğretecek? Hepiniz gitseniz de, o burada kalacaktır! Hırsızlık yapan kişi, yüzü gözyaşı seliyle arınırken, tüm çalma tutkusu da bir anda içinden akıp gitmiş. İyiliğe karşı iyilik yapmak zaten doğal bir davranış örneğidir; sonuçta karşılıklı bir çıkar, adı konmasa da bir beklenti vardır. Önemli olan kötülüğü af edebilmek, o insana karşı iyilikle yaklaşmak! Sanırım gerçek erdem ve olgunluk bunu gerektiriyor.
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.