TEMMUZ2019 Ayse Perin (Tatari)
İyi ve Güzele Hasret
Yaz sanki 23 Temmuzdan sonra başladı. Yazlıkçılar İstanbul’a kalıp, ya da oy kullanıp tatile çıkmayı planladılar. Ben bu yazıyı yazarken sonuçlar henüz belli olmuş Çeşme’de havai fişekler kutlama tezahürleri etrafa yayılmış idi. Mutluyuz ama kutlama işinin ayarını kaçırmayalım. Her fırsatta sokaklara dökülüp sonunu kavga dövüşe bağlıyoruz. Geçtiğimiz günlerde Göztepe takımının kuruluş yıl dönümü ya da 94.yılı kutlandı… Sahil yolu kapandı tramvay çalışmadı trafik Hatay Caddesi Mithatpaşa Cad. saatlerce akmadı… Velhasıl hayat felce uğradı. Kutlama coşkusunda kavga dövüşte oldu, ambulanslar trafikte sıkıştı… O gece Uluslararası İzmir Festivali’nin en önemli konserlerinden Luxemburg Filarmoni Orkestrası ve piyanist Yuja Wang konseri için AASSM’ne gelenler zor saatler yaşadılar. Yetişemeyenler de oldu… Konserden birkaç gece sonra Viyana Filarmoni yaz konserini izledim naklen yayında… İlginç bir rastlantı “ Viyana Filarmoni Yuja Wang’”ı takdim ediyordu solist olarak… Konser ortamı rüya gibiydi, masalsı bir güzellik ve görsel bir şölen az sonra duyacağımız güzelliklere bir fon hazırlıyordu. Muhteşem binalar, bahçeler ve harika bir sahnede gerçekleşen konseri oldukça kalabalık bir dinleyici kitlesi izliyordu. Gecenin sponsoru Rolex in yazısı sahnenin üzerinde yer almıştı. Wang; İzmir konserinde giydiği parlak payetli mini elbisesine benzer bir elbise ile sahnedeydi… Kendine has selamı ile eğildi ve yine bizlere de dinlettiği eser Gershwin’den Rhapsody İn Blue Viyana Filarmoni eşliğinde ve mestro Dudamel yönetiminde izleyici ile buluştu. Festivaller, izleyicileri, yerel yönetimler, sahiplenmeler, şehirler ve şehircilik… Bütün bu büyük fonksiyon şeması içerisinde en büyük rol “insan” a düşüyor, yani kentliye… Kültürlü insanlardan oluşan toplumlarda sorunlar mutlaka var ama sokaktaki görüntüler, tezahüratlar, davranış biçimleri eğitimsiz ve kültürsüz toplumlarda öylesine değişiyor ki sonuç genel bir rahatsızlığa dönüşüyor. Ve giderek artan kötü elektrik kenti sarıyor, herkes mutsuz ve patlamaya hazır bomba oluyor. Bu durumda ne yapmalı? Bir anda toplumu eğitmek mümkün değil. Aslında eğitimsizlik ikiye ayrılıyor. Bir gruptakiler eğitim imkânı bulamamış çaresizlikten kültürsüz kalmış diğer gurup imkânları olup kültür edinememiş ya da edinmek istememiş… Yaşanılabilir bir ülkenin kenti olarak üzerimize düşen nedir? Ben sürekli bu konuyu düşünürüm. Sevdiğim bir sözü hatırlarım “insanlar iyi şeylere layıktır” diye düşünürüm. Herkes iyi okullarda yetişmiş olamaz,okuma imkânına sahip olamaz, fırsat eşitliği olmadığı zaman işin içinden çıkmak zordur. Sonuç;” topluma iyiyi güzeli göstermek” ilkesini benimsemek. Böylece herkes zaman içinde eğitilir, değişir. Buna en güzel örneklerden biri de“Barış Çocuk Orkestrası” projesidir. Brezilya örneğinden yola çıkılarak hazırlanan bu proje ile pek çok çocuğa müziğin güzel ve huzurlu dünyasının kapıları ile beraber suçtan uzak bir dünyanın alt yapısı hazırlanıyor ve birlikte aileleri ve çevrelerinin de dünyaları güzelleşiyor. Yine müzik ile yola devam edelim: Uluslararsı İzmir Festivali’nden bir seçki: Leyla Gencer: La Diva Turca…17 Haziran 2019 Pazartesi akşamında Elhamra sahnesinde izlediğimiz filmi, (İKSV) İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından yapılmış, son derece etkili başarılı bir hayat hikayesini; Zeynep Oral’ın senaryo ve metni ile izledik .Bu özel sanatçımızın La Scala sahnesindeki başarıları ve dillere destan sesi ve tekniği Avrupa’da yayılmış. Ve gerçek bir vatansever olarak İtalyan vatandaşı olmayı istemeden ve orada vefatından sonra küllerini Boğazın sularına serpilmesini de vasiyet ederek Türklüğünü sonuna kadar gururla taşımış. O gece, bu büyük sanatçımızı olağanüstü sesini dinleyerek, ünlü operalardaki rollerini sahneleri izleyerek başarılarına yanı sıra da zorluklarına tanık olduk. Gözlerimiz doldu… Bu filmi daha çok insan izlemeli. Uluslararsı İzmir Festival’i kelimesinin ardında derin bir perspektif var. Aslında bütün kültür ve sanat dünyası için dile getirebileceğim sözler bunlar… Kültüre sanata gözümüz ve kulağımız açık olsun… TV izlerken iyi filmler, güzel kentler, müzeler, konserler dikkatimizi çeksin. Çocuklarımıza gençlerimize bu konularda farkındalık yaratalım. Özendirelim. Eğitimciler aileler ve yerel yönetimler işbirliği içinde olsun. Yaşanılabilir kentler” için öncelikleri tespit edip uygulamaya çalışalım. Cadde ve sokaklar da insanlar ve araçlar nasıl hareket etmelidirler? Kaldırımlar rahatça yürünülebilir hale getirilmeli, Kültürpark ve meydanlarda düzenlenen konserler konusunda seçici olmalı topluma iyi müzik dinletilmeli… Meydanlar ve parklar daha yeşil olmalı kaliteli sanat eserleri sergilenmeli… Zeminlerde beton azaltılmalı… Eskiden Adabı Muaşeret dediğimiz toplum adabı yeniden hayatımızda olmalı… Herkesin özledikleri bunlar… Yaşanılabilir kentlerde sürdürülebilir asgari medeniyet ölçümlerine dikkat çekelim.
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.