SUBAT2017 Gülhan Berkman Yakar
İzmir kaşığı
Geçen ay Levent Üzümcü’nün konuk olduğu bir toplantıya katılmıştım. İzleyiciler, çeşitli sorular sordular, en çok da bugünün kendisini zorlayan koşullarında, nasıl olup da bu duruşu sergilediğini merak ediyorlardı. Üzümcü; İzmir’de büyümüş olduğunu anlattı. Ağzında gümüş kaşıkla doğmadığını ama ailesinin ve çevresinin ona sağladığı, önemli insani değerlerin parlattığı bir kaşığa sahip olduğunu söyledi. “Bu kaşık benim zenginliğim, almış olduğum kültürün gereğini yapıyorum o kadar. Benim için doğal olan bu. Neye inanıyorsam ona göre yaşıyorum ve maddi manevi bedeline de katlanıyorum. Bu duruşu sergilerken, arkamda birilerinin olmasını da beklemiyorum, birey olarak kendime düşeni yapıyorum yalnızca” dedi. Bize ait bir kültürü anlatıyordu ve söyledikleri bir anımı zihnimin derinliklerinden ortaya çıkartıverdi; Çeşme otobanı yapılalı çok olmamıştı. O sıralarda Ankara’da yaşıyordum ve yaz tatili için İzmir’e gelmiştim. Bir yakınımızın otomobili ile Çeşme’ye doğru yola çıkmıştık. Bir an önce sahile ulaşmak hevesiyle yanıp tutuşurken, otomobilin Çeşme otobanı yerine eski yola doğru yöneldiğini fark edince direksiyondaki Ergün’e sordum; - Otobanda bir problem mi var, neden bu eski yolu tercih ediyorsun? - Problem sayılır tabii ki, otobana zam yaptılar. Ne yalan söyleyeyim ilk anda ne kadar küçük hesap yaptığını düşünerek şaşırdım ve hatta üzüldüm; kaybettiğimiz zamanın parasal karşılığı yok gibi geliyordu bana. Ama ilginç olan seçtiğimiz yolun çok kalabalık olmasıydı. Haydi, bizim Ergün biraz cimriydi peki ya diğer insanlar, neden onlar da bu yolu tercih ediyorlardı? Ben zihnimdeki düşüncelerle boğuşurken Ergün konuşmasını sürdürdü. - Bak, herkes bu eski yolu tercih ediyor görüyor musun? En külüstüründen en lüksüne kadar her türlü otomobil var bu yolda… - Evet - Başaracağız. - Neyi? - Böyle bir zammı kabul etmiyoruz işte. Bu durumda bu yolu kullanmayacağımızı anlayacaklardır. - Hiç kimse kullanmıyor mu bu yolu şimdi? - Bilmiyorum, ama sanmıyorum da… Biz bu yolda devam edenler, kullanmıyoruz işte... Konuşmamızın üzerinden tam bir hafta geçtikten sonra, otoban ücretinin eski tarifeye döndüğünü haber alınca çok şaşırmıştım tabii bir o kadar da mutlu olmuştum. Tam da Levent Üzümcü’nün anlattığı gibi, insanlar tek tek, birbirileriyle konuşmadan, sosyal medyanın hatta internetin hayatımızda olmadığı o dönemde yalnızca haklı olduklarına inandıkları için, kendi tavırlarını bireysel olarak ortaya koydular yalnızca. Söz konusu çok küçük bir meblağ bile olsa,” beni ilgilendirmez” diye düşünmeden, doğallıkla birlikte aynı tepkiyi gösterdiler. Kolay yol varken, her türlü zorluğa rağmen Çeşme’ye o eski sahil yolundan gitmeyi tercih eden bu insanlar, tabii ki sonunda hakları olana kavuşacaklardı ve öyle de oldu. Sevgiyle...
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.