Bulunduğu sayı belirtilmemiş. Günter Soydanbay
Otobüs duraklarımız
İki sene önce sosyal medyayı kasıp kavuran Ankara’nın Bugları adlı derlemeyi hatırlıyor musunuz? Başkentin esprili insanları, kendi tabirlerine göre “Türkiye'nin en hatalı şehri Ankara'nın en acayip 33 Bug’ını” tespit etmişti. Bu listede akıllara zarar gariplikler ve birbirinden komik şehir tasarım faciaları vardı. Aslında benzer saçmalıklara dünyanın çoğu yerinde rastlanabiliyor… Amerika’da bile! Geçtiğimiz aylarda Amerikalılar kendi aralarında bir yarışma düzenlemiş. İsmi, the Sorriest Bus Stop in America (Amerika’nın en zavallı otobüs durağı.) Yarışmacılar, rastladıkları en saçma ve işlevsiz otobüs duraklarının resimlerini paylaşmışlar. Halk da bunların arasından en acınası olanı seçmiş. Kazanan (ya da kaybeden mi demeli?) otoyol üstünde, dağa oyulmuş, kaldırımsız bir taş durak! Bu tarz işlerle dalga geçmek elbette eğlenceli. Öte yandan bunların kanıksandığı bir dünyada yaşamak için aynı şeyi söyleyemeyiz. Bunun bilincinde olan vatandaşlar Trick Out My Trip yani Yolculuğumu Güzelleştir isimli bir fikir yarışma başlatmışlar. Özetle, ülkenin dört bir yanındaki Amerikalılar toplu taşıma deneyimlerini nasıl geliştirebilecekleri konusunda fikir üretiyorlar. Fizibilitesi yapılmış, elle tutulur bu fikirlerini isterlerse kısa bir video ile anlatıyorlar. En sonunda da sunumlarını bir kitle finansman sitesi olan “ioby”ye yüklüyorlar. Yerel toplu taşıma kurumları, bağışlanan her 1 dolar için, 1 dolar katkıda bulunuyor. Hedeflediği rakama ulaşan fikirler de hayata geçiriliyor. Yaratıcı tasarımlar arasında birbirinden ilginç fikirler var. Mesela Cleveland’da otobüs bekleme süresi ekstra uzun olan durakların camlarına, kültür fizik hareketleri gösteren çıkartmalar yapıştırılmış. Kısa süre sonra durakta bekleyen insanlar boyunlarını germeye, bellerini kütürdetmeye başlamışlar! Yani otobüs durağı minik bir gym’e dönüşmüş. Başka ilginç bir fikir Austin’den gelmiş. Kavurucu sıcağı ile ünlü Texas şehrinde susuzluk önemli bir sorun. Bu problemle baş etmek için halkın geliştirdiği fikir, yağmur suyunu toplayıp otomatikman yakındaki yeşil alanlara yönlendiren, aynı zamanda tasarımı gereği oldukça geniş bir gölgeye sahip otobüs durakları. Böylece Texaslılar bir taşla iki kuş vurmuşlar. Projelerin listesi uzayıp gidiyor. Otobüs durağına sanat enstelasyonları yapanları mı istersiniz? Veya güneş enerjisiyle cep telefonu şarj edenleri mi? Ya da bir otobüs durağını evlatlık edinenleri mi? Yaratıcı ve gerçekçi fikirler bağış topladıkça birer birer hayata geçiriliyorlar. Acaba benzer bir yarışma İzmirimiz’de de olabilir mi? Geçtiğimiz Nisan ayında “İzmir için eğlenceli bir teori” başlıklı yazımızda, Volkswagen firmasının sponsor olduğu The Fun Theory (Eğlence Teorisi) isimli bir yarışmadan bahsetmiştik. Kentsel yaşamda karşılaşılan sorunlara yönelik Zihni Sinir Projeleri birbiriyle yarışmıştı. O yazımızı, “gitgide grileşen Türkiye’de İzmirimiz’i öncü projelerin uygulandığı bir deney platformuna çevirmeliyiz.” diyerek kapatmıştık. Acaba İzmir Büyükşehir Belediyesi, Yolculuğumu Güzelleştir gibi bir projeyi hayata geçirmeyi düşünür mü? Diyebilirsiniz ki, “Ülke olarak şu anda çok kritik bir dönemeçten geçiyoruz. Oyun oynamaya vaktimiz yok.” Haklı olabilirsiniz. Ama yine de bu kente kimlik katan şehir mobilyaları konusunda daha İzmirli olabiliriz. Daha önce de konuşmuştuk. Küreselleşme tüm şehirleri birbirine benzetiyor. Yerel öğeleri haşince tırpanlıyor. Tarihi, kültürü ve değerleri birbirinden farklı kentler birbirine benzedikçe halkın aidiyet hissi azalıyor. Bu noktada acaba İzmir’in öncü kurumu ESHOT devreye girebilir mi? Belki İzmir’in karakterini daha iyi yansıtan otobüs durakları yaratmak için pilot projeler üretebilir. Ya da işlevsellikle kültürel öğeleri iç içe geçiren daha İzmirli durak tasarımları için bir yarışma açabilir. Tekrarlamak gerekirse, Türkiye giderek monokrom bir renge bürünüyor. Bu tatsız, tuzsuz, ruhsuz ortamda farklı düşüncelere, yaratıcılığa ve projelere sahip olan İzmir öncülüğüne devam edecektir.
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.