EYLÜL 2019 İzmir Life için 20. yıla 1 kaldı... İzmir Life bu sayı ile birlikte 19. yayın yılına adım attı. Basılı mecraların birçoğu ekonomik zorluklar nedeniyle kapanırken, biz yolumuza ilk günün heyecanı ile devam ediyoruz. Tek isteğimiz biraz destek, biraz daha abone, biraz daha ilan desteği olsa çok iyi olacak...
10 EYLÜL 192210 EYLÜL 1922O Eylül, herhalde İzmir’in unutamayacağı bir ay olarak anımsanacaktır... Yunanistan'ın 15 Mayıs 1919'da fiilen başlattığı "Küçük Asya Macerası" Eylül 1922'de hezimetle sona ermişti. Eskiden İzmirlilerin ağzından düşmeyen bir sözcüktü “istirdat”… (Osmanlıca hukuk teriminin meali: geri alma, bir yeri kurtarma) 9 Eylül gününü herkes biliyor, 14 Eylül 1922’de başlayan büyük yangını en doğru, en can yakan belgeleriyle Mehmet Coral yazdı… Peki, 9 Eylül’den, büyük yangının çıktığı 14 Eylül’e kadar neler oldu? Özellikle “istirdat”ın ikinci gününde neler oldu İzmir’de… İzmir’in kurtuluş günlerini anmaya, o günlerden bugüne gelen dersleri anlamaya, anlatmaya çalışan bir insan olarak bu sayıda değerli okurlarımızla 10 Eylül’ü konuşmayı düşündüm… 10 Eylül Pazar günü Mustafa Kemal İzmir’e geldi ve Belkahve’den Altındağ, Tepecik, Basmane üzerinden doğruca hükümet konağına gitti. Prof. Bilge Umar’ın saptamasıyla büyük devletlerin “Bembeyaz giyimli, başı açık” konsolosları ile teker teker görüştü. Öğle saatlerinde bu görüşmeler bittiıi s›rada, İzmir yakınında yeniden makineli tüfek ve top sesleri gelmeye başlamıştı. İzmir’in yakınına kadar gelen ve şehri hâlâ kendi işgallerinde sanan bir tugaylık Yunan birliği, sığınmak istediği İzmir’e varınca, Türk kuvvetleri ile karşılaşmış ve ateş açmıştı. Mustafa Kemal, bu birliğin üzerine derhal süvari kolordusu gönderdi.
DİJİTAL KARAVANDİJİTAL KARAVANİZTO’dan “Dijital Karavan” Projesi İzmir Ticaret Odası (İZTO), üyelerinin dünya ile rekabet edebilmesi amacıyla “Dijital Gezici Karavan” projesi başlatıyor. Proje kapsamında, üyeleri ziyaret edecek olan dijital karavan sayesinde firmaların yeni teknolojilerle tanışması sağlanacak ve dijital dönüşüm haritaları çıkarılacak. Firmaların daha hızlı ve verimli iş yapabilmesinin ancak dijitalleşme ile mümkün olduğunu belirten İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener “Günümüzde, dijital çağa adapte olamayan şirketlerin ayakta kalma şansı ne yazık ki yok denecek kadar az. Hayata geçireceğimiz Dijital Karavan Projemiz ile üyelerimize teknoloji konusunda her türlü desteği vereceğiz” dedi.
BİR SEVDADIR AYANCIKBİR SEVDADIR AYANCIKBir sevdadır Ayancık Derin ormanlık alanlarında çadır kurup kamp yaptık, sahilde karanlık sulara kendimizi atıp nefeslendik, dalından fındık yedik. Ancak tek tük de kalsa eski ahşap yapılarıyla süslü sokaklarında keyifle dolaştığımız Ayancık gerçekten bir sevda, denizi başka, yeşili bir başka güzel. Sırtını ormana dayamış, önünde leb-i derya uzanıp giden Karadeniz, efil efil esen rüzgarı ormandan gelen nemi harmanlar, serinletir, nefes aldırır insana. Yaman Okay Parkı’nda yorgunluk atar, bir demli çay ile sohbetlere dalar insan. Köylerinin tadına ise doyum olmaz, Ömerdüz’ü, İnaltı’sı, Türkmen’i, Zaviye’si birbirinden güzeldir. Köylere ulaşırken, yeşil bir tünelin içinden geçersiniz, bir yanınızda kayın ağaçları, diğer yanınızda karaçamlar uzanır gökyüzüne, bulutları alır getirir size.
AŞURE GÜNÜ 9 EYLÜLAŞURE GÜNÜ 9 EYLÜLAşure Günü’ne özel ipuçları! Sevginin, bereketin ve paylaşmanın sembolü olan aşure her zaman keyifle tüketilen bir tatlı olsa da, bu yıl 9 Eylül’e denk gelen Aşure Günü’nde bambaşka bir anlam kazanıyor. Komşular birbirine kâseler içinde ikram ederken apartmanları enfes kokuların sardığı, kimi mahalle ve köy meydanlarında kazanlarla pişirilirken herkesin etrafında toplandığı o özel gün geldi! Muharrem ayının onuncu günü kutlanan ve bu yıl 9 Eylül’e denk gelen Aşure Günü, bir kez daha sevginin, bereketin ve paylaşmanın sembolü olacak. Metro Türkiye tarafından kurulan ve Türkiye’nin ilk gastronomi keşif platformu olan Gastronometro’nun Eğitmen Şefi Vedat Demir, Aşure Günü için çok özel bir tarif paylaştı. Demir ayrıca, aşurenin lezzetini ve kıvamını artıracak önerilerde bulundu. İşte aşure yapmanın püf noktaları: Bakliyatları bir gece önceden suda ıslatın. Ertesi gün nişastadan arındırmak için ayrı ayrı haşlayın, sularını kullanmayın. Aşurenin rengini koyulaştıran ve taneli olan dut kurusu, kuru incir, kuru kayısı gibi meyveler için ön haşlama yapın ancak çıkan suyu kullanmayın. Şekeri, bakliyatların pişmesini engelleyeceği için ilk malzemelerle birlikte değil, son aşamada ekleyin. Tanelerin dibe çökmemesi için çok sıcakken aşureyi kaplara doldurmayın. Aşure Tarifi Malzemeler (8 kişilik) 100 g aşurelik buğday • 50 g pirinç • 65 g nohut • 65 g kuru fasulye • 80 g badem • 80 g fındık • 25 g kırık ceviz • 25 g dolmalık fıstık • 1/2 adet elma • 110 g kuru üzüm • 50 g kuru incir • 25 g vişne kurusu • 50 g kuru kayısı • 25 g kuru dut • 250 g toz şeker • 15 ml gül suyu • 1/4 vanilya çubuğu • 1/2 çubuk tarçın • 0,5 g safran • 1 g tuz • 2 adet karanfil • 1/2 adet portakal kabuğu rendesi ve suyu • 15 gr nişasta (60 ml su ile inceltilecek) • 1,25 l su Yapılışı Aşurelik buğday, pirinç, nohut ve kuru fasulye bir gece önceden suda bekletilir ve her biri ayrı ayrı haşlanır. Badem, ceviz, fındık ve dolmalık fıstık, fırında veya tavada renk alana kadar kavrulur. 1,25 litre su, safran, tuz, karanfil, çubuk tarçın ocağa konulur. Su kaynamaya başladıktan üç dakika sonra karanfil ve tarçın tencereden çıkarılır, bakliyatlar alınır ve kısık ateşte ara sıra karıştırılarak her bakliyat eşit derecede yumuşayıp yemeye hazır oluncaya kadar yaklaşık 15 - 20 dakika pişirilir. Bu sırada küp küp doğranmış elma, vişne kurusu, kuru üzüm, kuru kayısı, dut kurusu, portakal suyu ve portakal kabuğu rendesi ayrı bir yerde biraz yumuşayana kadar yaklaşık 15 - 20 dakika pişirilir ve diğer karışıma ilave edilir. En son şeker ve gül suyu ilave edilip 5 dakika daha pişirilmeye devam edilir. Bu sırada malzemelerin dağılmamasına dikkat edilir. Aşure koyu bir kıvamda tercih ediliyorsa su ile inceltilmiş nişasta eklenebilir, akışkan seviliyorsa böyle bir bağlama işlemi yapılmaz. Aşure ılıdıktan sonra kaplara doldurulur. Üzerini süslemek için nar, Antep fıstığı, Hindistan cevizi, fındık, kuru incir ve kuru kayısı kullanılabilir.
SİMSARZADELERSİMSARZADELERBorsadaki ilk Türk simsarlar, Göztepeli Simsarzadeler Tarihi boyunca ekonomisi tarıma dayalı olan kentte ürün fiyatlarının belirlendiği İzmir Ticaret Borsası, kuruluşundan ancak 20 küsur yıl sonra Türk simsarlara kapılarını açacaktır. Adını aldıkları mesleği bugün de sürdüren Simsarzâdeler, bu kapıyı açandır. İzmir Life'ın efsane dizisi "Kökler" yeni okurlar için yeniden yayınlanıyor. Kent tarihine adını yazdırmış köklü ailelerin tanıtıldığı bu dizi yenileri de eklenerek sürdürülecek. Diziye Simsaroğlu ailesi ile başlıyoruz. Eylül 2004 sayımızda yayınlanan bu söyleşiyi Duygu Özsüphandağ Yayman, Umur Simsaroğlu ile yapmıştı.
VENEDİK VE İZMİRVENEDİK VE İZMİRİzmir’de Venedikliler, Venedik’te Osmanlılar İzmir ile Venedik kentlerinin ilişkileri çok eskilere dayanmaktadır. 1573-1645 yılları arasında Osmanlı-Venedik ticari ilişkileri doruk noktasına ulaşmıştı. Venedik gemileri Osmanlı karasularında seyir halindeydi. Dersaadet ve Serenissima tüccarları karlı günler yaşıyorlardı. Osmanlı devletinin başkenti günümüz Türkçesiyle “Mutluluk ve saadet kapısı” olarak, Venedik de “En mutlu belde” olarak anılırdı.
NURULLAH ESAT SUMERNURULLAH ESAT SUMERSümerbank Kurucu Genel Müdürü, Maliye Eski Bakanı, İzmirli devlet adamı: Nurullah Esat Sumer Cumhuriyet’in sanayileşme yolunda attığı ilk adımlardan biri olan Sanayi ve Maadin Bankası’nın yeterli atılımı yapamaması üzerine Türkiye’de temel sanayileri kurmak ve yönetmek üzere adını büyük önder Atatürk’ün koyduğu Sümerbank kuruldu. Türkiye’nin sanayi okulu olan Sümerbank'ın ilk Genel Müdürü Nurullah Esat Sumer'dir. Bu yazımızda İzmir'in Basmane semtinde yetişmiş değerlerimizden Nurullah Esat Sumer'i sizlere tanıtacağız. "Bir Cumhuriyet Akıncısı Türkiye’de Milli Sanayinin Mimarlarından Nurullah Esat Sumer" kitabının yazarı Sayın Hasan Aslan Akpınar anlattı, biz de keyifle dinledik.
HAYDAR RÜŞTÜ ÖKTEMHAYDAR RÜŞTÜ ÖKTEMBir 9 Eylül hikayesi: Kellesine 1000 Drahmi ödül konulan adam... Eski sayılardan seçtiğimiz bu bölümde 2005 Eylül sayımızda Tülin Biçer Yıldız'ın Kurtuluş mücadelesinin saygıdeğer neferlerinden Haydar Rüştü Öktem’in kızı: 1916 İzmir, Göztepe doğumlu Arma¤an Baykent ile yaptığı söyleşiyi aldık sayfalarımıza... “2. Meşrutiyet günlerinde İzmir’in en önemli gazetelerinden biri, ittihat ve Terakki Cemiyeti’nin yay›n organ› ittihat Gazetesi’ydi. Ancak, bir süre sonra politik gerekliliklerin de sonucu gazetenin ad› Anadolu olarak de¤iştirildi. Gazetenin yöneticisi, Başyazar Haydar Rüştü idi.
YALOVA, ŞİLE, AĞVAYALOVA, ŞİLE, AĞVABir Yol Hikayesi: Yalova, Şile, Ağva Yıllardır İzmir-Samsun yolculuğumuz hep aynı güzergâhta sıkışıp kalıyordu. Oysa daha görmediğim nice yollar ve yerler vardı. Madem yolculuğa çıkılacak, keşfetmeye devam ederek rotayı Batı Karadeniz’e çevirelim istedik. Yaşam döngümüz içinde hayat tekdüze gelmeye başladıysa, gözlerimiz yeni yerler görmek istiyorsa, hatta bunlardan bir tanesi hep gitmeyi arzuladığımız bir yerse hadi o zaman! Fırsat bu fırsat, İzmir’den bir çıkalım öyleyse.
PİCASSO SERGİSİPİCASSO SERGİSİMüjde Unustası: "20. yüzyılın sanat dehası Pablo Picasso’yu İzmir’de ağırlamaktan gurur duyuyoruz." Arkas Sanat Merkezi İzmir için çok önemli bir sergi için hazırlıklarını sürdürüyor. Paris Picasso Müzesi tarafından uluslarası kültür kurumları ile işbirliği içinde yürütülen Picasso-Mediterranée Projesi kapsamında açılacak olan “Picasso: Gösteri Sanatı" sergisinin İzmir kadar bütün ülkede ses getirmesi bekleniyor. Arkas Sanat Merkezi Direktörü Müjde Unustası ile müzecilik ve koleksiyonculuk, sanat yönetimi konuları ile birlikte Pablo Picasso'nun sergisi üzerine konuştuk...
GÜLFAM GÖKNARGÜLFAM GÖKNARGÜLFAM GÖKNAR: "Harika müzikler dinlediğim, tarihte iz bırakmış özel insanlarla karşılaştığım, rengarenk bir düş dünyasında unutulmaz bir zaman yolculuğu yapmanın keyfiyle her güzel şey gibi bunun da sonlandığının farkındayım, bu doyumsuz yolculuğa veda etme zamanının geldiğini hissediyorum... Hayallerden sıyrılıp heyecanla aileden kalma geniş plak arşivimi karıştırmaya, müzik ve çiçeğin buluştuğu eserleri araştırmaya girişiyorum" Klasik batı müziğinin en önemli bestecileri müzikleriyle insanların ruhunu beslediler. Piyanist, eğitimci Gülfam Göknar 16 müzisyenin bilmediğimiz tutkularını araştırdı, kendi tariflerine ulaştı sonra hepsini tek tek deneyip, sevdiği yemekleri de ekleyerek "Müzik ve Yemek" adlı kitabını yazdı. Bu kitapta bestecilerin yaşam öykülerine de yer verdi. Okuyucuların satır aralarında müzik, tarih ve lezzet yolcuğuna çıkardı.
MADONNAMADONNAMüzik dünyasının en deli dolu, en marjinal, en farklı pop ikonu Madonna’nın hayatından kesitler Günümüzde gelişigüzel ve sorumsuzca kullanıldığı için tanım gücü taşıyan birçok sözcük anlamını yitirdi diye düşünüyorum. Örneğin “sanatçı”, “megastar”, “duayen” , “diva” gibi nitelemelerle bu kavramların içi boşaltıldı. Oysa bu kavramlar ağıza geldiği an önümüzde öyle uçsuz bir atlas açılır ki karşısında bir tür baş dönmesine kapılmamak mümkün değildir. Sanat her şeyden önce sıkı bir disiplini ve yoğun bir eğitimi akla getirir. Öğrenmeye, gelişmeye, değişmeye her zaman açık olmayı gerektirir. Bu sebeple herkesin sanatçı olması mümkün değildir. Yukarıda söz ettiğim sözlere bu günlerde “idol” kelimesi eklendi. Özellikle pop-starlar için kullanılır bir kavram oldu. Şimdilerde pop dünyasının idolü olarak Madonna gösteriliyor. 1958 doğumlu Madonna 28 kez Grammy Ödülü’ne aday gösterilmiş. O ses sanatçısı, pop şarkıcısı, sinema oyuncusu, dansçı, prodüktör ve popun kraliçesi. Gerçek adı Madonna Louise Ciccone. Onun hakkında söylenenler şöyle: İnsanın içinde sürekli bastırıp gizlediği şiddet ve seks olgusunu çekinmeden ortaya çıkararak herkesin kanına girmiş sanat insanı. Kendi efsanesini yaratmış bir kadın. İstediği her şeyi yapan ve yaptığı her şey kabul gören biri. Taklit edilen, iyi müzik yapan ve üstelik 60 yaşında olmasına rağmen hala çok çekici bir kadın. Skandallar kraliçesi. Pop tarihine, 20. yüzyılın son yirmi yılına, 21. yılın başlangıcına adını, imzasını kazımış biri. Bir süper-star.
KARİN KARAKAŞLIKARİN KARAKAŞLIKarin Karakaşlı: “Yazmayı yaşamaktan ayrı tutamıyorum” Bazı yazarlar vardır, önce satırlarıyla hayatımıza girer, sonra kitaplarıyla başköşemizde yer alır. Bazı yazarlar ise hem hayatımızda böyle bir yer kaplar hem de yaşadığımız herhangi bir olayda, onun açısından bakmaya, “acaba o, bu konuda ne derdi” diye düşünmeye çalıştığımız hayali dostlarımız olur. Benim için bu isimlerin başında Karin Karakaşlı geliyor. Gazeteci ve yazar kimliğiyle tanıdığımız Karakaşlı ile pek çok şey konuştuk.