EYLÜL 2020 İzmir Life 20. yayın yılında Dile kolay, 19 yıl bitti. İzmir Life bu sayıyla 20. yayın yılına girdi. Bir kent kültürü dergisi için önemsenecek yaştayız. Neredeyse bütün bir kent el ele verip bu dergiyi 19 yıl yaşattık. Yazarlarımıza ve bizi hiç yalnız bırakmayan okurlarımıza çok teşekkür ediyoruz. Yıllar içinde bizi destekleyen reklamverenlere de teşekkür ederken 229 sayıdır destekleri devam eden bazılarına özel olarak şükranlarımızı sunuyoruz. İzmir Büyükşehir Belediyesi, Forum Bornova AVM, Yükseliş Hyundai ve Yükseliş Honda ile birlikte Agora Sinemaları hep yanımızda oldular. Biz devam ediyoruz, eleştirilerinizi çok merak ediyoruz. (h.kesirli@izmirlife.com.tr)
KOVİD-19 VE GELECEKKOVİD-19 VE GELECEKKovid-19 salgını dünyayı sarsmaya devam ederken yaşam alışkanlıklarımızı da yerle bir ediyor. Pandemi bütün dünyada, ticaret, tarım, turizm sektörlerinde yeni çözümlemelere yol açarken eğitim, çalışma hayatımız ve sanat dünyası ile ilişkilerimizde de değişimlere yol açıyor. Bu ay dosya konumuzda Kovid-19 sonrasında yakın geleceğe bakmak istedik...
BATU ŞENERBATU ŞENERİzmir-Hollywood hattında bir başarı öyküsü: BATU ŞENER Batu Şener.. İzmir’in dahi gençlerinden biri.. Henüz 3 yaşında Maria Rita Epik Müzik Okulu’nda almaya başladığı piyano eğitimini Fazıl Say, Prof. Kamuran Gündemir ve Prof. İstemihan Taviloğlu gibi önemli isimlerle sürdürüp bugün ABD sinema endüstrisinin kalbi Hollywood’da kendine sağlam bir yer edinmiş, pek çok filme müzik yapmış müthiş bir yetenek.. Halen John Powell gibi efsane bir isimle çalışan Batu Şener’le İzmir’den Hollywood’a uzanan renkli öyküsünü konuştuk. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin en aktif bürokratlarından biri olan annesi Gül Şener’in de 52 gün cezaevinde kaldığı 2011 operasyonlarına ithafen yaptığı besteyi de ilk kez İzmir Life’a anlattı Batu Şener..
KARDİÇALILARKARDİÇALILARLevanten mahallesindeki Türk tüccarlar Kardiçalılar İzmir’in orta yerinde, iş yaşamının kalbinin attığı caddelerde karşımıza çıkan bir isim: Kardiçalı. Kâh İzmir’in eski günlerini arayan gözler bakmıştır o isme; kâh görmüş geçirmiş, görkemli hana yakıştırılamayan ucuz birahanelere bilenenler... Ya da aynalı, hantal, büyük beton kütlelerinin arasında bir narinliği farkedenler... Yapıldığından bu yana, her dönem şekli ve içeriği değişen ticaret anlayışlarına hizmet eden Kardiçalı hanları, İzmir’in belleğine atılmış bir çentiktir aslında. Yalnızca dış görünümü yansıtmaz tarihini; hanların, küçük bir etnografya müzesi kurmaya yetecek değerdeki objeleriyle ve bu adı sürdüren aileyle güçlendirir. Yunanistan’dan İzmir’e gelen ilk Kardiçalı, bu zenginliğin temelini ata toprağından getirdiği hatıralarla atar. Geçen yüzyılın başından bu yana şehrin ticaret tarihine yazılan bir hane olur, Kardiçalı Ailesi. Rivayet o ki; ailenin ataları yüzyıllar önce Konya tarafında yaşarken Osmanlı İmparatorluğu’nun nüfus hareketleriyle, Kardiça’ya göçer. Esat Kardiçalı’nın yorumuyla bu, “Muhakkak ki Osmanlı’nın genişleme politikalarının bir parçasıydı.” Soyağacında ulaşılabilen en eski isim, 1700’lü yıllarda Yunanistan’ın orta bölgesindeki tarım kasabası Kardiça’da yaşayan Halil Onbaşı. Geniş ailesine topraktan geçinmenin sermayesini miras bırakan Halil Onbaşı’nın, oğlu Mustafa’dan üç torunu olur. Bunlardan İbrahim Kardiçalı, şecerenin, İzmir’in köklerine yazılacak kolunu oluşturur. Torunlarına öyle anlatılır ki; çok büyük toprak sahibi, varlıklı İbrahim Kardiçalı’ya, ata toprağında bir suikast girişiminde bulunulur. Çünkü Osmanlı’nın aleyhine büyüyen Yunanistan’da istiklal mücadelesi vardır. Bunun üzerine İbrahim Bey, Kardiça’da barınamayacaklarını düşünür; kızkardeşi ve bazı aile büyükleriyle Balkan Savaşı öncesinde, 1910’da İzmir’e göçer. Torunu Esat Kardiçalı, babası Halil İbrahim Kardiçalı’dan duyduğu kadarıyla bilir ki; kim olduğu bilinmeyen bu aile büyükleri Manisa’nın Akhisar ilçesine yerleşir ve İzmir’deki koluyla bağlantı kopar.
VERGİ YAPILANDIRMASIVERGİ YAPILANDIRMASIVergi ve prim ödemeleri 2021’e yayılsın Egeli ihracatçılar pandeminin oluşturduğu ekonomik yıpranmadan hızlı bir şekilde çıkılabilmesi için vergi borçlarının yapılandırılmasının şart olduğu görüşünde. Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, salgının tüm dünyada ekonomik yaşamı çok olumsuz etkilediğini, küresel makro ekonomik verilerin bu bozulmayı çarpıcı bir şekilde ortaya koyduğunu söyledi. “Bozulan ekonomik yaşam, gerek hane halkının gerekse iş dünyasının ciddi finansal zorluklarla karşılaşmasına neden oldu. Bütün ülkeler hane halkına, çalışanlara ve iş dünyasına yönelik finansal destek programları ilan ettiler. Ülkemizde de güçlü finansal destek programları açıklandı. İhtiyaç sahiplerine yönelik doğrudan maddi destekler, hane halkının başta konut alımlarına yönelik uygun kredi destekleri, çalışanlara yönelik kısa çalışma, ücretsiz izin destekleri, iş dünyasına yönelik olarak faiz ve vade bakımından uygun kredi destekleri, vergi destekleri, oran indirimleri, salgının en çok etkilediği mücbir sebep kapsamına alınan mükelleflerin Nisan-Mayıs-Haziran/2020 dönemlerinde ödenmesi gereken vergi kesintilerinin, katma değer vergilerinin ve sigorta primlerinin ödeme sürelerinin Ekim-Kasım-Aralık/2020 aylarına ertelenmesi başlıca verilen destekler arasında yer alıyor.” Eskinazi bu desteklerin makro ekonomide çarkların dönmesi noktasında çok önemli katkılar sağladığından bahsetti. “Ancak gelinen noktada salgının ülkemizde ve tüm dünyada kontrol altına alınamamış olması, tedavi ve aşı konusunda henüz güvenilir çözüme ulaşılamamış olması karşısında ekonomik olumsuzluklar devam ediyor. Öncelikle mücbir sebep kapsamına alınan mükelleflerin Ekim-Kasım-Aralık 2020 aylarına ötelenmiş olan vergi ödemeleri, söz konusu aylarda ortaya çıkacak cari vergi borçlarıyla bir araya geldiğinde zor bir finansal zorlukla karşı karşıya kalmaları kaçınılmaz. Salgının yarattığı makro ekonomik durgunluk sadece mücbir sebep kapsamına alınan mükellefleri değil, tüm iş dünyasını vergi ödeme güçlüğü içine sokuyor. Bu nedenle bahsi geçen ertelenen vergi ve prim ödemelerinin faiz alınmaksızın 2021 yılı içine yayılmasını istiyoruz. Ayrıca mücbir sebep kapsamına alınmayan mükellefler de dahil olmak üzere vergi ve prim ödeme yükümlülüklerini yerine getiremediği için faiz ödeme ve icra takibi riski ile karşı karşıya kalan işletmeler bakımından yeniden yapılandırma sağlanması önem taşıyor.”
ACHMED TALİBACHMED TALİB1917’de Alamancılar ve Achmed Talib 31 Ekim 1961 tarihinde Türk-Alman İşçi Alımı Anlaşması imzalanmış, Almanya’ya işçi gönderilmiştir. Halkımızın “Alamancı” olarak nitelendirdiği kişilerden bazıları ve çocukları halen Almanya’da yaşamaya devam etmektedir. Fakat benzeri bir anlaşmayla 1917’de de çocuk işçilerin Almanya’ya gönderildiği pek bilinmez. Bu çocuklardan biri de Ahmed Talib’dir. Ahmed, Konstantiniye’de 1901 yılında doğduğunda; babası Talib, ailesini ayakkabıcılık ve buz satıcılığı yaparak iyi şartlarda geçindirmektedir. Ahmed 3 yaşındayken annesi ölmüştür. 1915’de 14 yaşındayken babası Çanakkale’de şehit düşünce darüleytama (yetimhane) sığınmak zorunda kalmıştır. İslam Ansiklopedisinde yazdığına göre; darüleytam kurumları 1914’den itibaren Balkan ve 1. Dünya savaşlarında kimsesiz kalan çocukları barındırmak ve bir meslek edindirmek amacıyla kurulmuşlardı. 1. Dünya Savaşı sırasında Türkiye’yi terk eden İngiliz, Fransız ve İtalyanların boşalttıkları yurt ve mekteplerde sahipsiz kalan çocuklar himaye altına alınmıştı. Boşaltılan mektep, yurt gibi binalara el konularak bunlar darüleytam haline getirilmiş ve savaşlar sebebiyle kimsesiz kalan çocuklar da İstanbul’da ve diğer bazı şehirlerde açılan bu müesseselere yerleştirilmişti. Kısa zamanda buralara alınan çocukların sayısı 16.000’e ulaşmıştı. Yetimlere tahsis edilen bazı binalar genişletildiği gibi çocuklara mesleki eğitim verme düşüncesiyle, savaş halinde bulunulan devletlerin tebaasına ait birtakım iş yerlerine de el konulmuş ve bunlar yetimlere ait atölyeler haline getirilmişti.
89. İZMİR ENTERNASYONAL FUARI89. İZMİR ENTERNASYONAL FUARIAkdeniz temalı 89. İzmir Enternasyonal Fuarı 4-8 Eylül tarihleri arasında yapılıyor Küresel salgının ardından İzmir’de açılacak ilk fuarın, 9 Eylül coşkusuyla birleşmesinin yaratabileceği yoğunluk göz önüne alınarak İEF 4-8 Eylül tarihlerine kaydırıldı. Fuar 5 gün sürecek Fuar’a 4 Eylül Cuma gününden itibaren gelecek misafirler, Lozan ve Basmane kapılarından girecek. Giriş kapılarında ateşleri ölçülecek olan misafirlere İEF için özel tasarlanan maske ve dezenfektan dağıtılacak. Misafirler içeriye metrekare standartlarına uygun ve kontrollü bir şekilde alınacak. Kültürpark’ta maske ve sosyal mesafe kurallarına uyulması zorunlu olacak. Çıkışlar ise 26 Ağustos ve Montrö'den yapılacak. İEF’de Akdeniz sıcaklığı İEF bu yıl Akdeniz kültürünün sıcaklığını 5 gün boyunca Kültürpark’ta yaşatacak. Akdeniz’e has lezzetlerin, tınıların, renkli kültürlerin birleşiminden doğacak Fuar, bölgenin beraberliğine katkı sağlayacak. Giriş ücreti 5 TL olacak. İş Günleri online olacak İEF kapsamındaki Uluslararası İzmir İş Günleri’nin altıncısı ise online olarak 3 – 4 Eylül’de yapılacak. Çim konserleri yerine Atatürk Açıkhava Tiyatrosu’nda sosyal mesafe kuralına uyularak konser, tiyatro gösterimleri ve açık alanda Akdeniz Sinema Filmleri Gösterimleri yapılacak. Açık alan fuar düzenlenme kurallarına uygun olarak Lozan Kapısı’ndan itibaren kurulacak stantlar sınırlı sayıda olacak. İEF boyunca müzik dinletileri, çocuklara özel eğlenceli aktiviteler, Kültürpark’ın farklı noktalarında etkinlikler de düzenlenecek. Sokak sahnelerinde, İzmirli yerel gruplar misafirleri karşılayacak.
KAAN SEKBANKAAN SEKBANKomedi dünyasına ciddi bir bakış... Kaan Sekban, gündelik hayattan beslenerek zor hayatlarımıza gülme eylemini katan, sıcak, samimi, hepimizin kuzeni… Kaan Sekban’la, 28 Eylül’de Fuar Açık Hava Tiyatrosu’nda gerçekleştireceği gösteri öncesi şurdan burdan sohbet ettik.
DR. MUSTAFA HİLMİ ÖRDEDR. MUSTAFA HİLMİ ÖRDEAman doktor derdime bir çare. Eşrefpaşa doğumlu Dr. Mustafa Hilmi Örde ilk ve ortaokulu mahalle okullarında okudu, arkasından Atatürk Lisesi’ne devam etti. Çocukluk ve ilk gençlik yılları zor ve sıkıntı içinde geçti. Değirmendağı'ndan ayağında takunyalarla Kemeraltı’ndaki yemiş işliklerine gidip geldi. Parmakları yara oluncaya dek çalıştı. Çalışma hayatına lise ve üniversite yıllarında tatillerde devam edip, okul masraflarını çıkardı. Liseden sonra hayalini kurduğu İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne girmeyi başardı. Tıp fakültesinde Rektör Ord. Prof. Dr. Cemil Birsel, Prof. Dr. Şadi Irmak, Ord. Prof. Hugo Braun, Ord. Prof. Dr. Rudolphe Nissan. Ord. Prof. Dr. Hulusi Behçet, Ord. Prof. Dr. Mahzar Osman Usman, Ord. Prof. Dr. Julius Hirsch, Ord. Prof. Dr. Akil Muhtar, Prof. Dr. Ekrem Şerif Egeli gibi değerli hocaların öğrencisi oldu… Dr. Mustafa Hilmi Örde’nin doğduğu çocukluk ve ilk gençlik yıllarını yaşayıp doktorluk yaptığı Eşrefpaşa sokaklarını dolaşıp geçmişten izler aradım. Kahvehanelerini eski külhanbeylerinden kalan var mı diye yokladım, Behlül’ün vitrininde yumurta topuklu ayakkabıları seyrettim… Eski nikâh salonunun önünden geçip Dere Sokağında yürüdüm, üst geçitten karşı caddeye geçtim. Eski adıyla Tatar Mahallesi’nde komşuluk ilişkilerinin devam ettiğini gözlemledim. Ağustos sıcağında serinlemek için kapıları açık tutulan evlerin önünde şekerleme yapan amca ve teyzelerle selamlaştım. Plastik boya kutuları, tenekelerde yetiştirdikleri rengârenk sardunyalar içimi açtı, çocukluk yıllarıma sokak aralarında oyun oynadığım günlere döndüm. Dr. Selahattin Akçiçek Kültür Merkezi’nin arka garaj kapısı girişi yönünde bulunan yıllardır sosyal medyada fotoğrafları yayınlanan yivli sütunlu çeşmenin haline üzüldüm. Halitbey İlkokulu’nun önünden geçip okulun eski mimarisiyle şimdiki arasındaki farkı değerlendirdim…
DİONYSOS'UN YURDUDİONYSOSSiz ne derseniz deyin burası… Dionysos’un yurdu! Homeros’un şarap rengi denizidir Ege... “Şarap rengi denize bir tepeden bakan adam ne kadar görebilirse uzağı, o kadar yol alıyordu atlar bir sıçramada” Homeros (İlyada VI, 770) “Akdenizliler üzüm ve zeytini evcilleştirdiğinde barbarlıktan uzaklaştı.” Antik dönemin ünlü tarihçisi Tukidides, bu cümleyi MÖ 5. Yüzyılın sonunda, İonia’nın dünyanın bilim, sanat ve kültür merkezi olduğu dönemde yazmıştı. ‘Su içenlerin asla şiir yazamayacaklarına inanılan’ İonia adı verilen coğrafyanın merkezinde bugün güzel kentimiz İzmir var. Güzel kentin güzel dergisi İzmir Life 20 yaşını kutluyor. Sanıyorum bu dergide kurulduğundan beri yani ilk sayıdan bugüne aralıksız yazan tek yazar benim. Yanlışım varsa Hakkı Kesirli düzeltsin… 20. yıl özel sayısını bu nedenle güzel İzmir’in en sevdiğim yanlarından biriyle karşılayayım dedim… Bugün de İzmir’in önemli lezzetleri… Zeytinyağı, şarap, ekmek ve balık… Son iki yüzyılda bunlara rakı da eklendi…
DAİRE PROJESİDAİRE PROJESİUluslararası bir başarı kazanan proje: DAİRE Uluslararası birçok projede katılımcı olarak yer aldığı gibi kendi yönettiği projelerle de birçok sanatçıyı ağırlayıp İzmir’in kültür sanat hayatında önemli bir ağ oluşturan ve bu ağın bir meyvesi olarak PORTIZMIR Uluslararası Güncel Sanat Trienali’ni hayata geçiren K2 Güncel Sanat Merkezi Direktörü Ayşegül Kurtel ile heyecan verici başka bir projeyi konuştuk. Daire: Konuk Sanatçı Programı
DALİDADALİDAŞarkıları tüm duyguların dile gelişiydi DALİDA Kariyeri 1951 yılında Miss Ondine güzellik yarışmasında birinci olmasıyla başladı. Mankenlik yapan Dalida Miss Egypt güzellik yarışmasına da katılıp birinci oldu. İlk kocası (Lucien Morisse, kocası ve menajeri) ile evli iken çocuk istemesi üzerine eşi onun anne olması yerine kariyerini önüne koydu. O günden sonra kadın kocasını sevmeyi bıraktı. Gittiği bir partide ressam Jean Sobieski’ye tutuldu. Evli iken eşini aldattığı için çok nefret mesajları aldı. Bu ilişki kısa sürdü. Daha sonra hayatına İtalyan şarkıcı Luigi Tenco girdi. Çok tutkulu bir ilişkiydi ama ilk büyük trajedi, Luigi Tenco ile geldi. Luigi Tenco ile beraber turnelere çıktı. Sanremo Festivali’ne de beraber katıldılar. Ancak buradaki performansları çok kötüydü ve bunun nedeni Tenco’nun kötü performansıydı. Kendini oldukça kötü hisseden Tenco intihar etti. Tenco’yu otel odasında ölü bir şekilde bulan yine kadın oldu. Sık sık gördüğü kâbuslardan kurtulmak için 1967’de intiharı denedi. Beş gününü komada geçirdi, kurtarıldı; erkek kardeşi Orlando’nın menajerliğinde daha mutlu şarkılar yapmaya başladı. 1974’te Gigi l’amoroso ile tam dokuz ülkede bir numara oldu. Aynı yıl çıkan J’attendrai Fransa’da yayımlanan ilk disko parçası oldu. Dünyada Charles De Gaulle’den sonra en çok tanınan ikinci Fransız oldu. 100 milyondan fazla albüm satışıyla tüm zamanların en çok satanları listesinde Beatles’ı kovaladı. Sonra Luici adına bir delikanlı girdi hayatına. Luici 22, kadın 34 yaşındaydı. Ondan hamile kaldı. Kariyeri uğruna kürtaj olmaya karar verdi. Kürtajda yapılan bir hata onun hayat boyu kısır kalmasına sebep oldu. Luici’den ayrıldı. Ardından ilk kocası Lucien Morisse’in intihar haberi geldi. Je suis malade şarkısı yani "ben hastayım"ı çıkardı. Hayatını yeniden düzenlemeye çalışırken annesinin ölüm haberi geldi. Kaybettiği insanların sayısı gün geçtikçe çoğalmaktaydı. Psikologa gitmeye devam etti. Tedavi sırasındaki konuşmalarının odak noktası kaybettiği insanlar ve ölümdür. Bu ölümler hiç bitmez, Luici’den sonra hayatına giren ve yine tutkulu bir aşk yaşadığı televizyon yıldızı Richard Chanfray’ın ölüm haberi ile bir kez daha yıkılır.
AYVALIK'TA KAPILARAYVALIKKAPILARIN DİLİ OLSA! ANLATMAYA BAŞLASA! Bir süredir görevim gereği Ayvalık’ta yaşamaya başladım. Muhteşem bir tarihin üzerine oturmuş Ayvalık. Kesme taşlı sokakları, Arnavut kaldırımları, tarihi kiliseleri, ayazması, eski yapılarıyla insanı adeta büyülüyor, beni de büyüledi bu kent. Her gün hiç sektirmeden on bin, hatta on beş bin adım yürüdüğüm günler bile oluyor, iki ayda tam 270 kilometre yürümüşüm, neredeyse İzmir’e gidip tekrar Ayvalık’a dönmüşüm... Dört bin eski yapı Bu yürüyüşler sırasında ne yapıyorum biliyor musunuz? Rumlardan kalan iki bini tescilli tam dört bin binanın kapı ve pencere fotoğraflarını çekiyorum, hiç üşenmeden, sıcak, rüzgar dinlemeden, sabırla, adımlayarak, sokakları atlamadan. Yüzlerce fotoğraf çektim şimdiye kadar. Çekmeye de devam ediyorum, zamanımın ve gücümün yettiği yere kadar. Evlerin fotoğraflarını çekerken, taşların rengi dikkatimi çekti ve araştırdım. 200 Yıllık binalar Tarihi Ayvalık evlerinin ana malzemesini sarımsaklı taşları oluşturuyor. Bu taşlar antik çağlardan beri kullanılıyor. 18. ve 19. yüzyıl Türk ve Rum toplum yaşantısını yansıtan önemli mimarlık örneklerinden tarihi Ayvalık evlerinin estetik görünümünü bütünleyen sarımsak taşı, bu evlerin en önemli özelliği olarak biliniyor. Kapıların fotoğraflarını çekerken üstlerinde yazılı olan tarihlere de göz atıyorum. 150, 200 yıllık binalar… 1881 tarihli binanın önünde duruyorum, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu tarihte bu Rum evinde yaşam başlamış. Bakımlı evler sanki süzüm süzüm süzülüyor gibi geliyor insana. “Hani derler ya taş gibi.” Gerçekten taşın özelliklerinden kaynaklanıyor olmalı, binalar dimdik ayakta, bakımları yapılmış olanlardan ise insan gözlerini alamıyor. Tescilli yapılar genel olarak sahipleri tarafından restore edilmiş, bakımları yapılmış, bahçeleri rengarenk çiçekler ile bezenmiş.
SEYYAHLARIN İZMİR'İSEYYAHLARIN İZMİRHenry Christmas (1851) İzmir ve Çevresi "İki günlük rahat bir yolculuktan sonra 'Asya’nın Tacı'na bakıyor ve Pagus Dağı’nın zirvesindeki Akropolis’in taslağını çiziyorduk. Küçük Asya’nın muazzam ölçüdeki metropolü kıyı boyunca karşımızda uzanıyordu. Bol ve bereketli bitkiler, dağın oluşturduğu muhteşem arka plan, servi ağaçlarının ortasından yükselen uzun, ince minareler ve şehrin etrafından geçerek mezarlıkların yerlerini gösteren siyahımsı yeşil dışında koyu yeşilin engin yığınları İzmir’e güzel ve romantik bir görünüş veriyor."
17. AKBANK KISA FİLM FESTİVALİ17. AKBANK KISA FİLM FESTİVALİ17. Akbank Kısa Film Festivali başvuruları başladı! Sinema sanatı üzerinde kısa filmlerin etkin rolünün bilinciyle, Türkiye’de bu alanda bir platform oluşturan ve alanında öncü etkinliklerden biri haline gelen Akbank Kısa Film Festivali, 22 Mart - 1 Nisan 2021 tarihleri arasında 17. kez düzenlenecek. Geçtiğimiz yıl 74 ülkeden toplam 2.217 kısa filmin başvurduğu “Yarışma Bölümü” için son başvuru tarihi 25 Aralık 2020 olarak açıklandı. Ulusal ve uluslararası olmak üzere iki ayrı kategoride gerçekleştirilecek 17. Akbank Kısa Film Festivali Yarışma Bölümü’ne başvuran eserler arasından, festival jürisinin değerlendirmeleriyle belirlenecek Ulusal Yarışma bölümünde “En İyi Kısa Film” 35.000 TL, Uluslararası Yarışma bölümünde “En İyi Uluslararası Film” ise 5.000 Dolar ile ödüllendirilecek. 17. Akbank Kısa Film Festivali, “Festival Kısaları”, “Dünyadan Kısalar”, “Kısadan Uzuna”, “Deneyimler”, “Belgesel Sinema”, “Perspektif”, “Özel Gösterim” ve “Forum” ile yurt içi ve yurt dışından geniş katılımlı atölye çalışmaları ve söyleşileriyle 22 Mart - 1 Nisan 2021 tarihleri arasında sinemaseverlere keyifle izleyecekleri bir program sunacak.
RURITAGE FOTOĞRAF YARIŞMASIRURITAGE FOTOĞRAF YARIŞMASIRURITAGE Uluslararası Fotoğraf Yarışması başvuruları başladı AB tarafından yürütülen RURITAGE projesi kapsamındaki uluslararası fotoğraf yarışmasına başvurular başladı. Türkiye’den fotoğraf severler yarışmaya proje alanı Bergama, Kınık ve Dikili fotoğraflarıyla katılacak. Yarışmanın son başvuru tarihi 31 Ekim. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Bakırçay Havzası'yla katıldığı Avrupa Birliği’nin (AB) HORIZON 2020 projesi kapsamındaki “RURITAGE-Kültürel Miras Esaslı Sistematik Stratejiler Yoluyla Kırsal Yenilenme” programı, uluslararası fotoğraf yarışmasıyla devam ediyor. Yarışma için başvurular başladı. 36 ülkeden fotoğrafçının katılacağı yarışmaya Türkiye’den fotoğraf severler proje alanı Bergama, Kınık ve Dikili fotoğraflarıyla katılacak. Fotoğrafların hem kırsal bölgelerin benzersizliğini yansıtması hem de doğal ve kültürel mirasın eşsiz güzelliğini vurgulaması isteniyor. RURITAGE Projesi, fotoğraflarda da öne çıkması beklenen “Dirençlilik”, “Yerel Gıda”, “Sanat ve Festivaller”, “Peyzaj”, “İnanç Turizmi” ve “Göç” ana başlıkları altında 6 uygulayıcı şehir, 13 rol model şehir ve 17 kırsal alandan oluşuyor. İzmir “Peyzaj” ana teması altındaki uygulayıcı şehirler arasında yer alıyor. https://www.ruritage.eu/collaborate-with-us/ruritage-photo-contest/