OCAK 2020 İzmir Life Ocak 2020 sayısı ile yeni bir yıla adım attık ve 20. yayın yılına doğru ilerliyoruz. Size her sayıda olduğu gibi herz sayfası bilgi dolu, okunacak bir Ocak sayısı sunuyoruz. Keyifli okumalar...
SAZAK KÖYÜ TURİZME KAZANDIRILIYORSAZAK KÖYÜ TURİZME KAZANDIRILIYORSazak için düşlediklerim sonunda gerçek oluyor... 2016 yılında kentyaşam haber ve bilgi sitesinde yazmış ve şöyle demiştim: Sazak köyü ıssız, sessiz ve sakin bekliyor, hayalet köy adı ona hiç yakışmıyor. Yunan adalarında para basan benzer köyler gibi olacağı günler de gelecek. Sazak köyünün de hemen karşısındaki Sakız adasında turistlerin uğrak yerleri arasında yer alan ortaçağ köyleri Mesta, Olympoi, Pirgi, Anavatos ve Avgonima olacağı günleri görmek dileğiyle. Sonra yazımın üzerinden tam üç buçuk yıl geçti ve önceki gün Karaburun Belediyesi’nden gelen bu haber ileti kutumuzu düştü. “Karaburun’un Sazak Köyü, Fethiye’de her yıl yüz binlerce turiste ev sahipliği yapan Kayaköy ile aynı kadere sahip olan bir Rum mübadele köyü. “Kentsel SİT Alanı” ilan edilen Sazak, koruma planı ve restorasyon sonrasında ulusal ve uluslararası turizme kazandırılacak.
KTK YÖNETİMİNE ADAYKTK YÖNETİMİNE ADAYKültürpark Tenis Kulübü yönetimine iddialı bir aday: KURTUL ALİ KAPTANOĞLU İzmir'de tenis sporunun gelişmesini her zaman destekleyen ve kentin spor yaşamına, tanıtımına hatta ekonomisine de katkı koyacağına inanan İzmir Life dergi olarak, Kültürpark Tenis Kulübü'nün yapılacak genel kurulunda yönetime aday olan "Geçmişten Geleceğe KTK Grubu"nun başkan adayı Kurtul Ali Kaptanoğlu ile mini bir söyleşi yaparak görüşlerini aldık.
YENİ YILDAN BEKLENTİLERYENİ YILDAN BEKLENTİLERYeni yıldan kim ne bekliyor? Çocukluğumun yıl dönümlerinde gazetelerde eski yıl elinde bastonu ile el sallayan bir ihtiyar adam, gelen yeni yıl ise mutlu bir bebek olarak çizgilerle anlatılırdı... Eskiyen yıl hüzünleri ve bütün olumsuzlukları ile anılır ve bir an önce gitmesi için ardından adeta tef çalınırdı. Yeni yıl ise yeni ufuklar, yeni umutlar demekti. Ulaşılamayan başarılar, bahanelerle ertelenen hedefler hep yeni yılın sırtına yüklenir, umutlar yeşertilirdi. Gelin şimdi şu eski yılı uğurlayalım ve yeni yılı birlikte karşılayalım. Tabii ki bütün hikayeleri ve dilekleri ile birlikte... Bunlar tamamen benim dileklerim, yorumlarım ve beklentilerim... Size önerim siz de kendi beklentilerinizi yazın bir kenara...
DIAMOND CHALLENGEDIAMOND CHALLENGEDİAMOND CHALLENGE İLE GİRİŞİMCİLİK REKABETİ BAŞLIYOR Lise öğrencileri için Dünyanın en önemli girişimcilik yarışması olan Diamond Challenge, Ege Genç İş İnsanları Derneği EGİAD’ın proje ortaklığı ile ilk kez Türkiye’de yapılacak. Gençlerin kendilerini geliştirerek hızla değişen dünyamıza adapte olmalarını sağlamak amacıyla yeni nesil projelerin arkasında duran EGİAD, önemli bir organizasyona daha imza atmaya hazırlanıyor. Dünyanın dört bir yanında organize edilen, Türkiye ayağı ise ilk kez EGİAD tarafından gerçekleştirilecek olan Diamond Challenge, öğrencilere, eğitimcilere ve destekçilere girişimcilik ruhu aşılayan ve becerilerini geliştiren en önemli projeler arasında gösterilmekte. Lise öğrencilerinin fikirlerini bir üst seviyeye çıkaran, 100 bin dolar ödül ve kaynak sunan yenilikçi bir girişimcilik yarışması olan ve Delaware Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen Diamond Challenge için son başvuru tarihi 5 Ocak 2020 olarak açıklanmakta. Başvurular, www.diamondchallenge.org adresine yapılabilmekte. Program kapsamında başvuru gerçekleştiren adaylar, öncelikle online jüri üyeleri tarafından eleme sürecine dahil olmakta. Başka şehirlerden de katılım imkanı tanındığı etkinlik kapsamında seçilen 10 ekip, 10 Şubat 2020 tarihinde İzmir’de EGİAD Etkinlikler Merkezi’nde gerçekleşecek finale katılabilecek. İzmir - Türkiye finalinde birinci gelen ekip ise 16 – 18 Nisan’da ABD’de Diamond Challenge Summit etkinliğindeki global sahnede yerini alabilecek.
İZMİR'İ İŞGAL GİRİŞİMİİZMİRİtilaf Donanmasının İzmir’i işgal girişimi Yabancı gemiler 1645 yılına kadar vergi ödemeden İzmir Limanına girer, serbestçe ticaret yapardı. Venediklilerle yapılan 24 yıl süren savaşta sıkıntıya düşen Osmanlı yönetimi yabancı gemileri kiralama girişiminde bulundu. Gemi kaptanları cevap bile vermeden limanı terk etti. Bunun üzerine Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa Piri Reis’in haritasında Sancak Burnu adıyla anılan bölgeye kale inşa ettirdi. (1656)Kaleye dönemin en güçlü topları Çultutmaz ve Balyemez topları yerleştirildi. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde "Kal’ai Sancakburnu” adını yazdığı kalede “demir kapaklı yetmiş adet Balyemez ve Çultutmaz Şayka topları” bulunduğunu,“ve lebi deryaya nazır içine âdem sığar şeyka topları vardur kim rûyi deryada kuş kondurmazlar” ifadesiyle açıklıyordu. Bu tedbirin alınmasından sonra yabancı gemiler kalede dalgalanan bayrağı selamlamaya, gümrük vergisi ödemeye başladı. Dalgalanan bayrak kaleye adını verdi. İzmir’in denizden son savunma gücü olan Sancakkale veya Yenikale, tarihi boyunca birçok defa İzmir’i işgal edilmekten korudu. Yeni yapıldığı için, adı Yenikale veya kalede dalgalanan bayrak nedeniyle Sancakkale adını aldı. İzmir körfezine giriş çıkış yapan gemilerin geçişlerini tamamen kontrol altına aldı ve boğazkesen görevi yapmaya başladı. Kaleye yerleştirilen toplar İzmir’i işgale yeltenenlere caydırıcı oldu. 1770’de Çeşme’de Osmanlı Donanmasını yakan İngiliz-Rus Filosu İzmir’e de saldırı gerçekleştiremedi. Sancakkale İzmir’i savunma görevini son defa 1. Dünya Harbi döneminde yerine getirdi. 1. Dünya Savaşı seferberlik öncesi Osmanlı Harbiye Nezareti düşmanın Çanakkale, İzmir ve İskenderun’a çıkartma yapabileceğini değerlendirilmiş, tedbir almıştı. İzmir için Sancakkale merkezli bir savunma planı hazırlandı. İtilaf Donanmasının denizden yapacağı bir saldırıyı batık gemi mâniaları, mayın hatları, ışıldaklar, bataryalar önleyecekti. İzmir’de sabit görev yapmakta olan Donanmamızın yaşlı gemilerinden Muin-i Zafer Korvetinin 1913 yılında toplarının sökülmesi kararı alınınca, bir kısım topları, Çanakkale Dardanos tabyasına (Şubat 1915-Baykuştepe), bir kısmı da Kösten (Uzun Ada) Adası'na yerleştirildi. Bu tedbirler alındı ve İzmir Limanı kapatıldı.
KÖKLER: SOYERLERKÖKLER: SOYERLERKurtuluş'tan kuruluşa Soyerler Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasına, cumhuriyetin kurulmasına, Hatay’ın Türkiye topraklarına katılmasına, birçok kentin imarına, 1961 Anayasası’na, sosyal ve ekonomik yaşamın canlanmasına atılan ilmeklerden biri; soyadını Atatürk’ün verdiği Soyerler. 1071 Malazgirt Savaşı’ndan bir yıl sonraya dek okuyabildikleri kökenleri; kurtuluş ve batılılaşma mücadelelerinde kazılı. Yalova Kaplıcalarını imar eden, Bursa Valiliği döneminde "Yeşil Bursa" imgesini canlandıran, Nazım Hikmet’i Bursa Cezaevi’nde ziyaret eden, Hatay’ın ilk valilerinden, CHP Niğde milletvekillerinden Şefik Refik Soyer; CHP Niğde Milletvekilliği yapan kardeşleri İbrahim ve Ruhi Soyer, yurt sevgisi mirasını gelecek kuşaklara bırakmış. Soyerlerin yaşam çizgisini, cumhuriyet değerlerine sahip çıkmak belirlemiş. Şefik Soyer'in oğlu, "Bay Cumhuriyet" Dündar Soyer, 1950’lerde Sındırgı Kaymakamı iken; okuma yazma bilmeyen çocukların gittiği o Kuran kursunu kapattırmasa, sürgün edilmese, Demirel’e, Özal’a muhalefet bayrağı açmasa, bu ailenin yaşam öyküsü başka türlü olurdu. Dündar Soyer "Cumhuriyet’le Adım Adım Olaylar, Anılar" kitabında, anılarını aile ve Türkiye tarihiyle bütün halinde anlatıyor. Ailenin köklerini, Oğuz Türklerinin, Orta Asya’dan Niğde’ye gelen kolu Beyat aşireti belirliyor. 1072'ye kadar tüm kuşakların adları, lakapları ve doğum tarihleri biliniyor. Niğde’de yaşadıkları Paşa kapısı Mahallesi adını, büyük dedelerinden Murat Paşa’nın yaptırdığı, kendi adını taşıyan camiden alıyor. 1661’de Murat Paşa’nın ölümünden sonra oğlu Ali Paşa bu külliyeye babasının türbesiyle bir hamam ve çeşme yaptırıyor.
ÖRTÜLÜ ŞİDDETÖRTÜLÜ ŞİDDETNermin Bezmen: "Cinsiyetin ve cinselliğin tabu kabul edildiği ve haklar adına sınıflandırıldığı toplumlarda sivil toplumun, cinsel tacizi dinsel bir olguya çevirmesi kaçınılmaz. Neticede zaten bir sapıklığın kurbanı olmuş kadın veya çocuk, konuşmanın ayıp ve günah olduğu bu konuda sesini kısmak ve utançla yaşamak durumunda kalıyor." Romanlarında gerçek hayat hikayelerinden yola çıkan Yazar Nermin Bezmen ülkemizde yaşanan örtülü şiddete dikkat çekmek amacıyla Kordon Rotary Kulübü’nün konuğu oldu. İzmir Ticaret Odası’nda düzenlenen ve 250 kişinin katıldığı toplantı sonrasında yazar Nermin Bezmen ile keyifli bir söyleşi yaptık.
BİT PAZARIBİT PAZARI2000’li yıllarda İzmir bitpazarı Ülkemizde 1970’li yıllara kadar kullanılabilecek eski giysilerin önemli bir pazarı vardı. Bu yıllarda Türkiye’de birçok şeyin yokluğu çekildiğinden, eşyaların da kullanılmış olması değil, işe yaraması önemliydi. Çocuklara, yeni elbise ve ayakkabı ancak bayramlarda alınırdı. Büyüklerin giysilerinin tersyüz edilmesiyle pantolon ve gömlekler dikilir veya var olanlar yamanırdı. 1984 yılında Şanlıurfa’da mecburi hizmet yaptığım dönemde devlet memurları ceketli, kravatlı olmak zorundaydı. Göreve daha önce başlamış meslektaşların Avrupa markalı pantolon, ceket ve paltolar giydiklerini görünce şaşkınlık geçirmiş, bir süre sonra “Mezat” denen ikinci el pazarından temin edildiğini öğrenmiştim. Burası Suriye’ye hibe edilmiş, markalı Fransız ve Alman giysilerinin satıldığı bir yerdi. Çevrede de bu giysileri onaran terziler vardı. 2000’li yıllarda kurduğumuz bir derneği eski, özgün eşyalarla döşemeyi düşünmüştük. Bir Pazar sabahı o zamanlar Halkapınar’da kurulan toz toprak içindeki bitpazarına gitmiş, pazarcılar yanında; gevrekçiler, börekçiler, tavuk-pilavcılar, köfte-ekmekçiler, çaycılar, deve eti sucukçuları ve müşterilerle dolu bu yerden birçok şey satın almıştım. Bir süre sonra kendim için de alışverişe başlamış, pazara çok erken gitmem gerektiğini öğrenmiştim. Sabahın çok erken saatlerinde yerlerdeki tezgahlara eğilmiş, iyi giyimli, üst gelir grubundan kişileri görünce çok şaşırmıştım. Antikacılar ve koleksiyoncular sergilenebilecek her mala en önce ulaşma çabası içindeydiler. Yeni gelen malları görme telaşındaki bir bayanın Kıbrıs Şehitleri Caddesinde giyebileceği bir kıyafetle, ayağında topuklu ayakkabılarla, çamur dolu çukurlara bata çıka pazarı gezmesi halen gözümün önündedir. Sabah alış verişinden sonra meydan sadece düşük gelir grubundan olanlara ve meraklılara kalırdı.
TEKEL'İN NESİ KALDITEKELTekel’in nesi kaldı? Söz konusu Tekel olunca elbette söyleyecek çok şey var. Kuruluşundan özelleştirildiği sürece kadar yarattığı pek çok değere rağmen bugün Tekel’den geriye anılardan başka bir şey kalmadı. 40 yıl kadar Tekel’in çatısı altında farklı şehirlerde birçok kademede görev alan Kerim Yanık, “Tekel’in Nesi Kaldı, Damaklarda Tadı Kaldı” adını verdiği kitabında Tekel’i her yönüyle ele alarak, tarihe önemli bir kaynak bıraktı. Tekel’in içinden biri Kerim Yanık ile söyleşi gerçekleştirdik.
VALİ KAZIM PAŞAMIZVALİ KAZIM PAŞAMIZKazım Atatürk devrimlerinin koşulsuz uygulayıcısı, Gazi’nin 19 Mayıs 1919’dan ölümüne kadar kader ve rakı arkadaşı, İzmir’de tam 550 köy okulu yaptırarak dönemin kültür devrimine de imza atan şehrimizin bugünkü çağdaş normlarını borçlu olduğumuz bir insan... Atatürk’e İzmir’de yapılacak suikasti erken haber alarak cumhuriyet tarihinde önemli bir rol oynayan, Gazi’nin “İzmir’in fuarlar şehri olması” yönündeki direktifini 1927 yılında “Dokuz Eylül Sergisi”nin fikir babalığını yaparak uygulayan büyük adam... Bu sayıda ve önümüzdeki ay sizlere İzmir’i, cumhuriyetin ilk yıllarında 10 yıla yakın bir süre yöneten bir insanın öyküsünü anlatmaya çalışacağım. Bu yazılarda bu güzel insanın ekseninde İzmir ve çevresinde yaşanan cumhuriyetle gelen büyük değişimin ve devrimlerin tanığı olmaya çalışacağım. İzmir’de 27 Mart 1926 ile 9 Ağustos 1935 arasında üç yılı resmi üniformalı olmak üzere olağanüstü işlere imza atan Vali Kazım “Paşamız”ın öyküsüdür bu.
ARGEFAR DEVRİMİARGEFAR DEVRİMİİdealist bilim insanları Ege Üniversitesi çatısı altında insanlığın geleceğine sağlıklı adımlar atan çalışmalar yapıyor. Bu çok yönlü çalışmaların temelinde ilaçların yan etkilerini saf dışı ederek doğrudan tümörlere yönlenmelerini sağlayan "taşıma sistemleri" var. Ege Üniversitesi ARGEFAR İlaç Geliştirme ve Farmakokinetik Araştırma Uygulama Merkezi Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Şenay Hamarat Şanlıer ile devrim yaratacak gelişmeler üzerine bir sohbet gerçekleştirdik.
ZUHAL OFZUHAL OFİzmir’i, marka şehir yapma yolunda başarılı kadınlarla söyleşi dizisinin bu ayki konuğu Cumhuriyet Kadınları Derneği’nin (CKD) İzmir Şube Başkanı: Zuhal Of. Kendisi 2008’den bu yana gönüllü bir yardımseverlik içinde CKD ve derneğin sosyal sorumluluk projeleri için çalışıyor. Zuhal Of, Şube Başkanı olduğu CKD’nin ülkemizin en büyük örgütlü kadın derneği olduğunu belirterek şöyle bir ekleme de yapıyor: "Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Devrimleri ile kazanılmış olan ekonomik ve siyasal bağımsızlığımızın korunması için çalışan, 83 şubeye sahip ülkemizin en büyük ve örgütlü kadın derneğiyiz." Bunun üzerine biz de CKD’nin sosyal sorumluluk projeleri hakkında bilgi edinmek üzere Zuhal Hanım’la söyleşimize başlıyoruz.
SİZİN PİCASSO'NUZ HANGİSİ?SİZİN PİCASSO20. Yüzyılda modern resmin en büyük temsilcilerinden olan Pablo Picasso'nun "Gösteri Dünyası" ile ilgili eserleri Arkas Sanat Merkezinde 18 Eylül 2019 - 5 Ocak 2020 tarihleri arasında sergilenmekte. Paris Picasso Ulusal Müzesi'nin bir girişimi olan "Picasso- Mediterranee", projesi 2017’den beri devam etmektedir. Arkas Sanat Merkezi dokuz ülkeden yetmişin üzerinde kurumun katılımıyla gerçekleştirilen bu projenin kapanış sergisi olan "Picasso: Gösteri Sanatı"na İzmir'de ev sahipliği yapmaktadır. Serginin Küratörlüğünü Jean-Luc Maeso yaptı. Bizler yirmi kişilik bir grup olarak ”Kültür İçin Alan” desteğiyle Galeri-A Güncel Sanat Merkezi'nde "Güncel Sanat Atölyeleri: Anlama ve Yazma" başlıklı bir proje kapsamında Picasso sergisini ziyaret ettik. Bu ziyaretin sonucunda kelimelerim Picasso ile buluştu. Sergi tanıtım broşüründe "Bu Projenin amacı, bir dizi sergi sempozyum ve toplantılar aracılığıyla yeni araştırma alanları oluşturmaktır" yazıyordu. Yaptığımız iş tam bu serginin amacına uygun düşmüştü. Arkas Sanat Merkezi’nde sergiyi rehberimiz Nail Özlüsoylu ile gezdik.
EKİN BÜYÜKŞAHİN PÖĞÜNEKİN BÜYÜKŞAHİN PÖĞÜNKendi dilini yaratmış bir sanatçı: Ekin Büyükşahin Pöğün Sanat eserlerine sadece ön kapıdan girilebilir, kapıyı açın. İçeri girdikten sonra, olur da odaların biçimi size tanıdık gelmezse ve odada bir tuhaflık varsa, bunun en azından yeni bir yapı olduğunu hatırlatın kendinize. Sanatçı farklı bir vurgu yaratmak ve bir ihtimal o odanın gizli bölümlerini yeniden aralamak için gündelik hayatın normal ölçülerini başkalaştırdığı için size apayrı bir dünya olacaktır burası. Sanatçı kendi dünyasında farklı bir gerçeklik yaratmıştır. Bu gerçeklik dediğimiz şey yeni bir görme biçiminin yaratılmasıdır. Aynı zamanda yeni bir düşünce biçiminin oluşturulmasıdır. İşte ressam Ekin Büyükşahin Pöğün bizlerin alışkanlıklarını altüst ederek, bizleri sarsarak başarıyor. 1985 doğumlu Ekin Büyükşahin Pöğün’ün ilk olarak yedi yaşındayken müzikle tanıştı. Öğrenimini Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi'nde Viyola Ana Sanat Dalı'nda tamamladı ve 2008 yılında mezun oldu. Müzik eğitimiyle eş zamanlı olarak resim ve fotoğrafla da ilgilendi. Müzik öğrencisi olmayı çok seviyordu ama kendini görsel olarak ifade etmeyi daima daha çok sevdi. O yüzden fotoğraf ve resim hep vardı hayatında.